Dijital araçlar hafıza için destek mi, tehdit mi?
Teknolojiye aşırı güvenmenin doğal hafıza işlevlerimize zarar verebileceğine dair endişelerin arttığını ifade eden uzmanlar, dijital bağımlılığın bilgiyi saklama ve hatırlama yeteneğimiz üzerindeki olumsuz etkisine dikkat çekti.
İSTANBUL (İGFA) – Telefon numaralarını ezberlemiyor, randevularımızı akıllı telefonların takvimine kaydediyoruz. Dijital cihazlara ve internete olan aşırı güven bilgileri hafızalarımızda tutma yeteneklerimizin zayıflamasına yani “Dijital amnezi”ye neden oluyor.
Üsküdar Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi (MDBF) Bilgisayar Mühendisliği Bölümü Başkanı Prof. Dr. Burhan Pektaş, yapay zekâ ve dijital araçların bilişsel işlevleri nasıl etkilediğini değerlendirdi.
Prof. Dr. Burhan Pektaş, teknolojinin hayatımızın her alanına nüfuz ettiği bir çağda, yapay zekanın (AI) ve dijital araçların bilişsel işlevlerimizi, özellikle de hafızayı geliştirip güçlendirmediği konusundaki tartışmanın her zamankinden daha fazla önem taşıdığına işaret ederek, “Günlük görevlerimizi yönetmek için akıllı telefonlara, akıllı asistanlara ve yapay zeka destekli uygulamalara giderek daha fazla güvendikçe, önemli bir soru ortaya çıkıyor: Bu teknolojiler bilişsel yükümüzü azaltarak mı bize yardımcı oluyor yoksa bizi aşırı bağımlı hale getirerek doğal hafızamıza mı zarar veriyor?” dedi.
HAFIZAMIZIN ÜZERİNDEKİ YÜKÜ AZALTMAK İÇİN Mİ TASARLANDILAR?
Teknoloji savunucularının, dijital araçların ve yapay zekanın, rutin görevleri verimli bir şekilde yerine getirerek ve bilgiye anında erişim sağlayarak hafızamızın üzerindeki yükü azaltmak için tasarlandığını ileri sürdüklerini kaydeden Prof. Dr. Burhan Pektaş, “Örneğin dijital takvimler, hatırlatıcılar ve not alma uygulamaları, sürekli zihinsel hokkabazlığa gerek kalmadan programları, görevleri ve önemli tarihleri yönetmemize yardımcı olur. Bu, bireylerin daha karmaşık ve yaratıcı görevlere odaklanmasına olanak tanır ve potansiyel olarak üretkenliği ve zihinsel refahı artırır.” diye konuştu.
Prof. Dr. Burhan Pektaş, teknolojiye aşırı güvenmenin doğal hafıza işlevlerimize zarar verebileceğine dair endişelerin arttığına vurgu yaparak, “Bilişsel bilim insanları ve psikologlar, dijital bağımlılığın bilgiyi saklama ve hatırlama yeteneğimiz üzerindeki potansiyel olumsuz etkisi konusunda alarma geçti. ‘Dijital amnezi’ veya ‘Google etkisi’ olarak bilinen olgu, insanların internette kolayca arayabilecekleri bilgileri hatırlama olasılıklarının daha düşük olduğunu gösteriyor. Yapay zeka ve teknolojinin hafıza üzerindeki etkisi, hem olumlu hem de olumsuz sonuçları olan çok yönlü bir konudur. Bu araçların bilişsel yükümüzü inkar edilemez bir şekilde azaltıp üretkenliği artırmasına rağmen, bunların doğal hafıza yeteneklerimizi aşındırma potansiyeline dair geçerli bir endişe var. Teknoloji gelişmeye devam ettikçe onu akıllıca kullanmak ve bilişsel sağlığı destekleyen uygulamaları sürdürmek çok önemlidir. Sonuçta amaç, bilgi ve verimlilik arayışımızda teknolojinin koltuk değneği değil, yardımcı olarak hizmet ettiği bir denge kurmak olmalıdır.” dedi.
Dikkat ve hafıza arasındaki ilişkinin bilişsel psikolojinin temel bir yönü olduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Burhan Pektaş, şöyle devam etti:
“Dikkat, bilgiyi kodlamak, depolamak ve almak için çok önemlidir; hafıza ise etkili bir şekilde çalışmak için dikkat süreçlerine dayanır. Dikkat ve hafızanın birbirine bağlanmasını sağlayan ‘kodlama’, ‘depolama’, ‘geri alma’, ‘dikkat ve çalışma belleği’ şeklinde birçok yolu vardır. Dikkat, hafıza sürecinin kritik bir bileşenidir ve bilginin nasıl kodlandığını, saklandığını ve alındığını etkiler. Bireyler, dikkat süreçlerini anlayarak ve optimize ederek hafıza yeteneklerini ve genel bilişsel performanslarını geliştirebilirler.”
Bilginin bol ve kolay ulaşılabilir olduğu günümüz dünyasında, akılda tutulması gereken en önemli şeyin, eleştirel düşünmenin ahlaki değerler çerçevesinde uygulanması olduğunu kaydeden Prof. Dr. Burhan Pektaş, “Bilgi güvenilirliğini değerlendirmek, bilgiyi analiz etmek ve yorumlamak, etik şekilde uygulamak, yapıcı diyaloglara girmek, sürekli öğrenmeye ve adaptasyona açık olmak, ahlaki değerleri bütünleştirmek bu süreçte kritik öneme sahiptir. Bilgi çağında başarılı olabilmek için, eleştirel düşünmeyi ahlaki temellerle birleştirerek, bilgiyi sorumlu ve etik bir şekilde kullanmak gereklidir. Bu yaklaşım hem bireysel hem de toplumsal düzeyde fayda sağlayacak bilinçli kararlar almayı mümkün kılar.” diye konuştu.