Çirkin Muhalefet!..
Çirkin Muhalefet!..
Ülkemizde siyaset yapma sanatı seçim dönemlerinde ve görev icra sürecinde kendini biraz daha net göstermeye başlar.
Siyasetçilerimizin olağan süreçlerde birbirleriyle atışmalarını normal karşılarız. Bazen çok sert ve hakaret içeren yakıştırmaları kınamaktan geri kalmayız. Çünkü biz millet olarak siyasetin sertleşmesinin sonuçlarının getirdiği olumsuzlukları yaşadığımız içindir ki, fazla bozukluklara da tahammülümüz yoktur.
Seçim dönemleri geldiğinde, halkın karşısına çıkan siyasetçinin halka sunacağı bir kurtuluş projesi yoksa, sadece rakiplerine saldırmayı siyaset sayar. Bu tip siyasetçilerde genel olarak yerel siyaset yapan adaylar içinden çıkar.
Genel siyasetin iktidarı, halkına vermiş olduğu sözleri yerine getiremediği zamanda aynı yola başvurarak rakipleri üzerinden oy devşirmeye çalışır. Yani iktidarda olmasına karşın muhalefetmiş gibi pozisyon alır. Bu söylediklerim bugün halen yaşıyor olduklarımızdır.
Ülke siyaseti için verebileceği kalmayan muhalefette olan siyasetçilerde sadece iktidarda olan rakiplerinin söylemlerine takılarak cevap vermeyi siyaseten muhalefet sayarlar.
Seçim üzeri yapılan propaganda çalışmalarında herhangi bir aday, diğer aday üzerinden karalama yoluyla karşınıza çıkıyorsa, bu aday size, halka vereceği hizmetinin olmadığını anlatıyordur.
Bazen bu karalamalar iftiraya dönüşür ki, en çirkin olanı da budur…
Yerel siyasette çirkin propaganda ağırlıklı olarak yapılır. Hesap sadece “ya tutarsa”nın sağlayacağı avantajmış gibi görünen bir olgudan ibarettir.
Oysa halkımız siyasetçiden, yaşadığı sorunlara çözüm üretmesini beklemektedir. Karşısına gelen siyasiden, yoksulluğun çözümü için, işsizliğin çözümü için, trafik sorununun çözümü için, eğitim sorununun çözümü için, hayat pahalılığının çözümü için, yaşanası bir kent inşa etmesi için, daha mutlu yaşama olanaklarının nasıl sağlanacağını öğrenmek için… yani çözüm önerilerini bilmek ve duymayı istiyor.
Milletvekillerini siyasetin aktörleri gibi bir tarifleme işine girmiyorum. Çünkü onlar seçildikleri andan itibaren kendilerini sınıf atlamış alanda görüp, halktan uzaklaşırlar. Herhangi bir konuda yardım istediğinizde sizin sorununuzla ilgili uğraşıyormuş gibi görünüp sadece “mış” gibi yapmanın ötesine geçmezler. Onlar etkinliklerde ve protokollerde boy gösterirler, halka tepeden bakmayı ve zor ulaşılır olduklarını hissettirmekten geri durmazlar. Hepsi birer kibir abidesidirler. Buda aslında çok ahlaksızca ve çirkin bir durumdur. Ama ülkemizin gerçeği de bundan ibarettir.
Diyelim ki, ilinizde, ilçenizde, beldenizde mevcut Belediye Başkanı başarısız. Eğer halk bu belediye başkanının başarısızlığı konusunda hem fikir olmuşsa, sizin halka bu belediye başkanı şöyle başarısız, böyle yeteneksiz demeniz hiçbir fayda sağlamaz. Onlar sizden yaşadıkları zorlukların giderilmesinin çözümlerini anlatmanızı istiyor. Gerçekten başarısız bir rakibin başarısız olduğunu anlatmak sadece kendini tatmin etmenin ötesinde bir tavır değildir.
Belediyecilik halk için yapılan hizmetlerin yapıldığı alandır. Burada siyasi partilerin ideolojileri çarpışır, yarışır. İdeoloji derken, belediyecilik konusunda ki anlayışından, yaklaşımından söz ediyorum.
Örneğin; Ankara’da Mansur Yavaş başarılı bir belediye başkanıdır. Ve Türkiye’de marka olmuş bir isimdir. Toplumun her kesiminden oy alan bir siyasetçidir. Markalaşmış insanlara yapılan çirkin saldırılar, halkın ördüğü duvarlara çarparak geri döner. İki dönemdir Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapan Mansur Yavaş için yapılan yolsuzluk suçlaması insanı sadece güldürür. Adama sorarlar… mademki yıllar öncesinde yapılan bir yolsuzlukla ilgili bilgin vardı da niçin adli makamları harekete geçirmedin? İçişleri Bakanı sana bağlı çalışan bakanlık değil mi?
Onun içindir ki, böyle çirkin iftiraların halkta karşılığı olmaz.
Kaldı ki, bizim ülkemizde siyasetçi, “benim yolsuzluğum senin yolsuzluğundan daha küçük” yaklaşımı ile seviyesini düşürdüğünün farkında olmalıdır.
Bizim ilimizde de marka olmuş siyasetçiler vardır. Marka olan siyasetçilerimize atılan çamurlar nedense bir türlü yapışmamaktadır. Çünkü o karalamaların halkta karşılığı yoktur. Markanın halkta karşılığı: “Markalaşmak bir anda olan mevkii de değildir. Uzun yıllar verilen mücadele ve hizmetlerin karşılığıdır.”
Markalar eserleriyle yaşarlar.
Yaşama dair var olanların farkında olmanız dileğiyle…