EMEP: “Ortadoğu Halkları Emperyalist Güçlere karşı birleşmeli”
EMEP: “Ortadoğu Halkları Emperyalist Güçlere karşı birleşmeli”
EMEP Suriye’nin bugünü ve geleceğini anti-emperyalist, barışçı ve demokratik bir halk egemenliği ile garanti altına alınabileceğini belirterek halkları emperyalist güçlere karşı birleşmeye çağırdı.- akarhaber
Heyet Tahrir el Şam (HTŞ) öncülüğündeki cihatçı gruplar Şam’ı ele geçirdi. Beşar Esad ülkeden ayrıldı. Suriye’deki gelişmelere dair açıklama yapan Emek Partisi Genel Başkanı Seyit Aslan, AKP yanlısı medyanın gelişmeleri “diktatörün devrildiği ve demokrasinin kazandığı” şeklinde yorumladığını belirterek, “Esad rejimi demokratik değildi, ancak HTŞ’nin rejimi de demokratik olmayacaktır. Bugüne kadar İslamcı bir demokratik rejim görülmedi, bundan sonra da görülmesi mümkün değildir” ifadelerini kullandı.
Rusya’nın Ukrayna savaşı nedeniyle zor günler geçirdiğini, Hizbullah ve İran’ın İsrail’le mücadelesinin zayıfladığını söyleyen Aslan, bu koşulların HTŞ için harekete geçme fırsatı yarattığını vurguladı. “Bu süreçte kazanan HTŞ ile birlikte ABD, İsrail ve müttefikleri olmuştur. Muhtemelen sıradaki hedef İran olacaktır” değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye’nin SMO ile Kürt bölgelerine saldırı ve genişleme çağrılarına karşı çıkan Aslan, “Böyle bir politika Türkiye’yi de savaşın içine çeker. Türkiye, Suriye’den askerlerini çekmeli, halkların kendi kaderlerini özgürce belirlemesini desteklemelidir” dedi.
Aslan, Suriye’nin geleceğinin ancak antiemperyalist, barışçıl ve demokratik bir halk egemenliğiyle garanti altına alınabileceğini belirterek, “Emperyalist güçler ve işbirlikçileri Ortadoğu’yu yıllardır savaş, göç ve yoksulluk batağına mahkum etti. Ortadoğu halkları birbirleriyle ve kendi içlerinde savaşmak yerine emperyalist güçlere karşı birleşip mücadele etmelidir” ifadelerini kullandı.
Emek Partisi Genel Başkanı Seyit Aslan’ın açıklaması şöyle:
“Suriye’deki iç savaş yeni bir evreye girdi. Hey’etu Tahriri’ş-Şam’ın (Şam Kurtuluş Heyeti) başını çektiği silahlı cihatçı güçler Suriye Başkenti Şam’ a girdi. Beşar Esad kaçtı. Suriye ordusu teslim oldu.
“HTŞ REJİMİ DE DEMOKRATİK OLMAYACAKTIR”
AKP yandaşı medya bu gelişmeleri alkışlıyor. Diktatörün devrildiğini demokrasinin galip geldiğini söylüyor. Gerçekten demokrasi mi kazandı? HTŞ Suriye’ ye demokrasi mi getirdi? Esad Rejimi elbette demokratik bir rejim değildi ama HTŞ’nin rejimi de demokratik bir rejim olmayacaktır. Bugüne kadar yeryüzünde İslamcı demokratik bir rejim görülmedi. Bundan sonra da görülmesi mümkün değildir.
HTŞ’ nin Şam’a girmesi Suriye’ nin tümüne egemen olması anlamına da gelmemektedir. Kuzey Doğu’da ülkenin yüzde 40’ını kontrol eden SDG/PYD, Kuzey Batısında ise Türkiye tarafından Suriye Milli Ordusu ismi verilen silahlı güçler vardır. Bundan sonra siyasi ve silahlı mücadele bu güçler arasında devam edecektir.
Elbette, yeni dönemde yeni bir göç dalgası daha başlayacaktır. Esad yanlısı kesimler, Arap Alevileri HTŞ rejiminden kaçacaktır.
Rusya’nın Ukrayna ile savaşında zor günler geçirmesi, Hizbullah ve İran’ın İsrail ile mücadelesinde zayıflaması HTŞ’nin harekete geçmesi için uygun zaman oldu. Gelinen durumda Suriye’ de kazanan HTŞ ile birlikte ABD, İsrail ve müttefikleri oldu. ABD, İsrail ve müttefiklerinin bundan sonraki hedefi muhtemeldir ki, İran olacaktır.
“EMPERYALİSTLER SURİYE’DEN DERHAL ÇEKİLMELİ”
Bizde de mevcut durumu fırsata çevirme şiarıyla bazı çevreler Türkiye’nin de SMO ile Kürt bölgelerine saldırma ve genişleme çağrıları yapmaktadır. Böyle bir politika Türkiye’nin de savaşın içine çekilmesi anlamına gelmektedir. Türkiye silahlı güçlerini Suriye’den çekerek, Suriye halklarının kendi kaderini özgürce belirlemesini savunmalı ve Suriye halkı ile kardeşçe ilişkileri geliştirmelidir.
Emperyalist güçler ve işbirlikçileri Ortadoğu’yu yıllardır savaş, göç ve yoksulluk batağına mahkum etmiştir. Ortadoğu halkları birbirleriyle ve kendi içlerinde savaşmak yerine emperyalist güçlere karşı birleşip mücadele etmelidir. Emperyalistler ve Türkiye dahil yabancı askeri birlikler Suriye’den derhal çekilmelidir. Farklı ulusal kimlik ve inançlardan oluşan Suriye halkı kendi kaderini kendi tayin etmelidir. Suriye’nin bugünü ve geleceği ancak antiemperyalist barışçı demokratik bir halk egemenliği ile garanti altına alınabilir. Aksi her türlü girişim iç savaşın devam etmesi demektir. Ortadoğu’nun ve bölgenin giderek daha fazla savaş bataklığına çekildiği koşullarda tüm emek ve demokrasi güçlerine düşen görev daha fazla birleşmek ve mücadeleyi ortaklaştırmaktır.”