Sosyalist Cumhuriyet Partisi (SCP), İmralıdan yapılan “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” açıklamasının ardından ülkemizde yaşanacak olaylara dair bir basın açıklaması yaptı- akarhaber
Abdullah Öcalan’ın sözde “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”, halkımızın birliği ve iradesiyle kurduğumuz Türkiye Cumhuriyeti’ni, bugün tarikatlar, mezhepler ve etnik topluluklar üzerinden parçalama planının çağrısıdır. “Yeni anayasa” adı verilen, emperyalizmin halkımızı bölmek ve teslim almak üzere dayattığı planın ve Öcalan’ı Meclis’e getirmenin hukukunu oluşturma çağrısıdır. Bu süreç, AKP iktidarı boyunca oluşan oligarşik yapının Türkiye üzerindeki tahakkümünü pekiştirdiği ve sürekli olarak siyasal, toplumsal meseleler üzerinden kurguladıkları süreçleri, hukuk ve siyaset eliyle dayattıkları bir ittifakın ürünüdür.
AKP-MHP-DEM ve HÜDA PAR’ın başını çektiği bu ittifak, çıkarlarını Batılı emperyalistlerin çıkarlarıyla birleştiren, çokuluslu sermayeye göre pozisyon alan, halkı iliklerine kadar sömüren hâkim sınıfın ittifakıdır. Vatandaşlık tanımının değiştirilerek Türk Milleti kavramının anayasadan çıkarılması ve yerine “inançlara saygılı”, “demokratik toplum” adı altında, “kapitalist moderniteye” ve “Cumhuriyet’in tek tipçi yorumlarına karşı” gibi ifadelerle meşruluk kazandırılmaya çalışılan çağrı, Gazi Mustafa Kemal’in kurmuş olduğu Cumhuriyet’e karşı Orta Çağ ilişkilerine dayalı bir anayasa yapılması çağrısıdır. AKP’nin sürekli dillendirdiği, HÜDA PAR’a çalıştaylarını ve sözcülüğünü yaptırdığı ve en son Binali Yıldırım’ın “Ademi Merkeziyetçi” ve “Sivil” anayasa olarak savunduğu anayasa, işte bu işbirlikçi, gerici ve bölücü ittifakın anayasasıdır. “Yeni anayasa” karşılığında güya terör bitecektir! Türk kamuoyu buna ikna edilmeye çalışılmaktadır.
Yıllardır bölgede PKK/YPG ve Barzani-Talabani yanı sıra El Kaide, IŞİD, HTŞ ve Müslüman Kardeşler gibi unsurları besleyen, silahlandıran, kullanan ABD-AB-İsrail emperyalistleridir. Suriye’de bugün 100.000 askeriyle ağır silahlarla donatılmış YPG/SDG, ABD-AB-İsrail cephesinin esas kuvvetidir. Tarihsel misyonunu Öcalan’ın da belirttiği gibi tamamlamış olan PKK, zaten yerini YPG/SDG’ye bırakmış durumdadır. Burada PKK’ye silah bıraktırmak gibi sahte bir zafer propagandasıyla, Türk kamuoyu ikna edilmeye çalışılmaktadır. Yıllardır dünyamızı, bölgemizi ve ülkemizi kana bulayan terörün, silahlı tehditlerin finasörü, planlayıcısı ve faili Amerikan emperyalizmidir. PKK’nın eline silahı veren Amerika’dır. DEM Parti, daha dün “faşist uygulamalarına” ve “tek adam rejimine” karşı sonuna kadar direneceklerini söylerken, bugün “Sayın Devlet Bahçeli’nin yaptığı çağrı, Sayın Cumhurbaşkanı’nın ortaya koyduğu irade” karşısında hayran kalmıştır. Erdoğan’ın, Bahçeli’nin sağlığına her gün dua etmektedirler! Aynı şekilde, Kandil’deki PKK yöneticileri daha dün “Önder Apo değil, biz karar veririz” derken, son olarak PKK’nin kendini feshetmeyeceğini, sadece ateşkes ilan ettiğini, “silah bırakma gibi hususların pratikleşmesini ancak Önder Apo’nun pratik öncülüğü gerçekleştirebilir” diyerek silah bırakmayı Öcalan’ın serbest kalması şartına bağladıklarını açıklamışlardır.
Milletin yerine ümmeti ve etnik aidiyetleri koyarak, güya birleştirdiği yurttaşları esasında etnik ve mezhepsel olarak bölen ve halkın parçalanmasına hizmet eden bu anayasa modeli ile emperyalizm, hem içeride ayrılıkların ve boğazlaşmaların önünü açmak hem de bölge Kürtlerini himayesi altına alarak başta komşumuz İran’ın toprak bütünlüğünü tehdit edebilecek, mezhepsel olarak düşmanlaştırabilecek ve şartlar sağlandığında Amerika adına savaşabilecek bir Türkiye hedeflemektedir. Ekonomiyi çokuluslu şirketlere, bahis ve kumar çetelerine, mafya ve tarikatlara teslim ederek yolsuzluklarla servetlerine servet katanlar; emekçilerin ve halkın taleplerini en sert şekilde bastırıp görmezden gelirken, barış ve demokrasinin adı geçmemektedir. Emperyalizmin demokrasisi, emekçiye, aydına ve halkın meşru taleplerine karşıdır. Ortada bir barış veya demokrasi yoktur! Ortada bir “milli devlet” aklı yoktur! Ortada emperyalizmin aklı ve planı vardır!
