Teori Ağustos 2025: Emperyalizme ve Siyonizme Karşı Savaşanların Dergisi
42 yıldır raflarda ve masalarda yerini koruyan Teori Dergisinin, dünyada yaşanan Siyonist ve Emperyalist saldırıların ele alındığı tanıtım yazısı- akarhaber
Atmosferdeki İlk Savaş: İran’ın ABD ve İsrail’e Karşı Füzeler Savaşı
Teori Dergisi’nin Ağustos sayısı, İran ile İsrail arasında yaşanan 12 Gün Savaşı’nı merkeze alan kapsamlı bir politik ve stratejik analiz derlemesi sunuyor. Dosya; emperyalizm, siyonizm, uluslararası hukuk, savaş teknolojisi, İran’ın ABD ve İsrail’e karşı direnişi ve yeni uygarlık tartışmaları ekseninde şekilleniyor. Dünyayı sarsan 12 Gün Savaşı’nın yeni uygarlığa etkisi analiz ediliyor. Dosya, füzeler savaşının yarattığı siyasal ve ideolojik dönüşümleri anlamak isteyen herkes için de önemli bir kaynak işlevi görüyor.
Yeni Çağın Eşiğinde
Dr. Doğu Perinçek’in kaleme aldığı “İran’ın İsrail’e ve ABD’ye Karşı 12 Gün Savaşı Üzerine” başlıklı makale, İran’ın 12 gün boyunca süren direnişini yalnızca askeri bir mücadele değil, küresel uygarlık krizine verilen stratejik ve tarihsel bir yanıt olarak değerlendiriyor. Yazar, savaşın yalnızca füzelerle değil, ideolojik ve teorik boyutlarıyla da verildiğini ileri sürüyor. Emperyalizmin çöküşü, Asya’nın yükselişi ve bu çatışmanın merkezinde yer alan İran’ın rolü makalenin ana eksenini oluşturuyor. Savaşın teknik boyutlarına değinmekle birlikte esas olarak savaşın simgelediği uygarlıklar çatışmasını ortaya koyan Perinçek, İsrail ve ABD’nin bölgedeki “İkinci İsrail” projesine karşılık İran’ın direnişini bir özgürlük cephesi olarak tanımlıyor. Türkiye’nin ve bölgedeki diğer ülkelerin bu cephede nerede konumlandığını da detaylı bir biçimde irdeliyor. Savaşın yalnızca İran’a değil, aynı zamanda Türkiye’nin geleceğine de yönelmiş bir tehdit olduğuna dikkat çekiyor. Netanyahu-Trump çelişkisi, ABD’nin iç siyasi bölünmeleri ve İsrail’in iç dinamiklerine dair analizlerin de yer aldığı makale, sadece bir savaş çözümlemesi değil; aynı zamanda emperyalizmin ideolojik çöküşünün, Asya merkezli yeni bir dünya düzeninin inşasına dair güçlü bir teorik bildiri niteliği taşıyor.
12 Gün Savaşı’na Asimetrik Bakış
Tevfik Kadan’ın “12 Gün Savaşı’na Asimetrik Bakış” başlıklı yazısı, savaşın görünürdeki çatışmalarından öteye geçerek stratejik, jeopolitik ve kuramsal bir arka plan sunuyor. Kadan, İran ile İsrail arasında yaşanan savaşı yalnızca iki ülkenin askeri güçleri üzerinden değil, aynı zamanda büyük güçlerin müdahalesi, nükleer caydırıcılığın gerçekliği, uluslararası hukuk ve bölgesel denklemler üzerinden inceliyor. Özellikle nükleer silahların işlevselliği üzerine yürüttüğü tartışma, savaşı salt teknik bir mesele olmaktan çıkarıp siyasi meşruiyet, caydırıcılık ve egemenlik kavramlarıyla ilişkilendiriyor. Kadan’ın analizinde nükleer savaş tehdidinin sona erip ermediği, bu tür silahların caydırıcılık iddiasının hâlâ geçerli olup olmadığı gibi sorular merkezde yer alıyor. İran’ın savaştaki direnişini yalnızca askeri başarı olarak değil, aynı zamanda bu ülkenin siyasi ve kültürel dokusunun bir yansıması olarak görüyor. Aynı zamanda İran’ın savunma doktrinlerini, bölgesel ittifaklarını, Şii Hilali tartışmalarını ve Batı Asya’da oluşan yeni stratejik aklı derinlemesine analiz eden Tevfik Kadan makalesinde, yalnızca bir savaşın değil, yeni bir dönemin habercisi olan bir siyasal paradigma değişiminin kapısını aralıyor.
Tarihin Köklerinde Bir Hesaplaşma: Dr. Selim Han Yeniacun Anlatıyor
Ağustos sayısında Dr. Selim Han Yeniacun ile yapılan söyleşi de yer alıyor. Yeniacun, siyonizmin tarihsel köklerini derinlemesine inceleyerek modern İsrail devletinin nasıl doğduğuna yönelik tarihsel bir izlek sunuyor. Yahudi göçlerinin kronolojik bir çizelgesini sunmakla kalmayan Dr. Selim Han Yeniacun, aynı zamanda bu göçlerin kapitalist-emperyalist sistemle nasıl iç içe geçtiğini de ortaya koyuyor. Petah Tikva’dan Herzl’in Yahudi Devleti’ne, Camondo ailesinden Rothschild’lere uzanan bu tarihsel hat üzerinde, modern siyonizmin nasıl bir finans kapitalin ürünü olduğunu dikkatle sergiliyor. Yeniacun, yalnızca tarihî olayları sıralamakla yetinmiyor; aynı zamanda siyonizmin ortaya çıkışında Yahudi Aydınlanması’na karşı bir tepkimenin de bulunduğunu belirtiyor. Bu bağlamda Mendelssohn’un eşitlikçi vizyonuyla Herzl’in ayrıştırıcı ideolojisi arasındaki kırılmayı da vurgulayan Yeniacun, Siyonizmin modern antisemitizmle eş zamanlı geliştiğine dikkat çekiyor. Söyleşi boyunca Filistin’deki kolonileşmenin, hem emperyalizmin hem de Avrupa merkezli finans çevrelerinin iradesiyle nasıl desteklendiği anlatıyor. Dr. Yeniacun’un bu söyleşisi, sadece tarihsel bilgi sunmuyor; güncel gelişmeleri anlamak isteyen herkes için bir düşünsel altyapı da öneriyor. Siyonizmin bugünkü kırılganlıklarını geçmişten süzülen ilişkiler ağıyla açıklayan bu söyleşi, Filistin meselesini anlamak için bir kılavuz niteliği taşıyor.
Siyonist İşgalin Sessiz Coğrafyası: Kıbrıs!
Yasemin Öztürk Teori Ağustos sayısında yer alan yazısında, Kıbrıs meselesine alışılmışın dışında bir perspektiften yaklaşıyor. Adanın yalnızca Türk ve Yunan tarafları arasındaki tarihsel gerginliğin değil, aynı zamanda İsrail merkezli siyonist stratejilerin de hedefi haline geldiğini ileri sürüyor. Öztürk, enerji projelerinden arazi satın almalarına, askerî iş birliklerinden diplomatik yakınlaşmalara kadar pek çok veri sunarak Kıbrıs’ın nasıl bir jeopolitik satranç tahtasına dönüştüğünü gözler önüne seriyor. Siyonist işgalin yalnızca Filistin’le sınırlı olmadığını, yeni alanlara yayıldığını ve bu stratejik genişlemenin Türkiye’yi doğrudan etkileyen bir tehdit olduğunu belirtiyor. Yasemin Öztürk’ün analizi, adadaki gelişmeleri yalnızca diplomatik düzeyde değil, çok daha derin ve tarihsel bir bağlamda anlamak isteyen okurlar için önemli bir kaynak işlevi görüyor.
12 Gün Savaşı’nın Jeopolitiği ve Strateji Zekâsı
Dosyada İhsan Sefa’nın yazısı, İran ile İsrail arasında yaşanan 12 Gün Savaşı’na doğrudan askerî bir perspektiften bakan analizlerden biri olarak öne çıkıyor. Savaşın operasyonel boyutunu, kullanılan silah teknolojilerini, hava sahası denetimini ve füze kapasitesini nesnel bir yaklaşımla değerlendiren Sefa, sahadaki taktiklerin yalnızca güncel değil; gelecekteki savaşlar açısından da belirleyici olacağını savunuyor. İhsan Sefa, klasik savaş paradigmalarının çöktüğünü, yerini çok daha sofistike, dijitalleşmiş ve sınır aşan bir harp anlayışının aldığını ortaya koyuyor. İhsan Sefa’nın yazısı, modern savaşların doğasını anlamak, özellikle Ortadoğu’daki askerî stratejilerin evrimini kavramak isteyen herkes için bir referans noktası oluşturuyor.
Sömürge Karşıtı Bir Direnişin Anatomisi: İran İslam Devrimi
Mesud Sadrmohammedi Teori Dergisi Ağustos sayısında İran İslam Devrimi’ni tarihsel ve düşünsel bağlamda yeniden değerlendiren güçlü bir analiz sunuyor. Devrimi yalnızca bir iktidar değişimi ya da rejim dönüşümü olarak görmeyen Sadrmohammedi, onu esasen anti-sömürgeci bir bilinç sıçraması, kolektif bir hafıza uyanışı ve bağımsızlık arzusunun kurumsallaşması olarak yorumluyor. Bu yaklaşım, İslam Devrimi’ni hem sömürgecilik karşıtı direniş hareketleriyle hem de Batı’nın modernleşme kurgularına karşı doğrudan bir meydan okuma olarak ele alıyor.
Mesud Sadrmohammedi, İran İslam Devrimi’ni tarihsel bir an olmaktan çıkarıp, bugüne ve geleceğe taşınan bir direniş modeli olarak yeniden düşünmemizi sağlıyor. Devrim’in Batı merkezli siyasi düzenle ve küresel kapitalizmle kurduğu uzlaşmaz ilişki, yazının ana eksenini oluştururken; İran’ın neden hâlâ kuşatma altında olduğuna dair çok yönlü bir cevap sunuyor. Mesud Sadrmohammedi’nin makalesi, devrimlere salt siyasi değil, aynı zamanda kültürel ve medeniyet düzeyinde bakanlar için derinlemesine bir okuma imkânı sunuyor.
Emperyalizme ve Siyonizme Karşı Savaşanların Teori’si
Teori Dergisi’nin Ağustos sayısı, emperyalizmin ve siyonizmin bölgesel yıkıcılığına karşı teorik bir karşı duruşun derli toplu ifadesi olarak okurlarla buluştu. Her biri alanında uzman yazarlar tarafından kaleme alınan makaleler, İran’ın ABD ve İsrail’e karşı savaşının teknik, politik, ideolojik ve hukuki yönlerini derinlemesine tartışmakla kalmıyor; aynı zamanda Türkiye’nin ve bölge halklarının geleceğini ilgilendiren stratejik sorulara da ışık tutuyor.
Bu sayıda, yalnızca bir savaşın askeri boyutları değil, aynı zamanda onun arkasındaki tarihsel nedenler, diplomatik dengeler, uluslararası hukuk çerçevesi ve psikolojik altyapılar da titizlikle işleniyor. İran’ın 12 gün süren direnişi, bir devletin kendi topraklarını savunma refleksinden ibaret değil; aynı zamanda Atlantik sistemine karşı Asya merkezli alternatif bir dünyanın mümkün olduğuna dair güçlü bir karşı duruştur. Yazılar boyunca, bu savaşın sadece İran’ın değil, bölgedeki bütün mazlum halkların onurunu, direnişini ve varlık mücadelesini temsil ettiğinin altı çiziliyor.
Dergide, uluslararası hukuk sisteminin çifte standartları da önemli bir diğer boyut olarak öne çıkıyor. İsrail’in işlediği savaş suçlarının Batı merkezli hukuk mekanizmaları tarafından nasıl görmezden gelindiği; buna karşın mazlum halklara karşı nasıl kolaylıkla yargı sopasının işletildiği ortaya konuluyor. Bu bağlamda Gazze’de yaşanan soykırım girişimi, sadece insani değil; aynı zamanda ahlaki ve sistemsel bir krizin de aynası olarak değerlendiriliyor.
Ağustos sayısı, eline alan herkese sadece İran-İsrail savaşına değil, bütün bir emperyalist düzenin doğasına, işleyişine ve zaaflarına dair kapsamlı bir bakış kazanma olanağı sunuyor.