Barbaros Akkuş: “Balıkçılık bakanlığı kurulmalı”

Akar Haber – “Balıkçılık Bakanlığı Kurulsun” çağrısı, İzmit Belediyesi meclis üyesi Barbaros Akkuş’un duyarlı çıkışıyla gündeme geldi. Ülkemizin mavi vatanı, denizlerimiz ve balıkçılarımız alarm veriyor.
Akkuş’un sözleri, balıkçılığın sadece bir ekonomik faaliyet değil, aynı zamanda ulusal bir miras ve gıda güvenliği meselesi olduğunu bir kez daha hatırlattı. Türkiye, üç tarafı denizlerle çevrili, ancak ne yazık ki denizlerinden hak ettiği verimi alamıyor. Balık popülasyonları hızla tükeniyor, balıkçılarımız zor şartlarda mücadele ediyor ve deniz kirliliği ekosistemi tehdit ediyor. Bu sorunların çözümü için bütüncül bir yaklaşıma, yani Balıkçılık Bakanlığı‘na ihtiyaç duyuluyor. Akkuş’un meclis konuşmasında dile getirdiği, hamsinin artık Yunanistan’dan ithal edilmesi ve kalkan balığının neredeyse yok denecek kadar azalması gibi gerçekler, mevcut sistemin yetersizliğini gözler önüne seriyor. Halihazırda Tarım ve Orman Bakanlığı bünyesinde yürütülen balıkçılık faaliyetleri, konunun kendine özgü ve acil sorunlarına yeterince odaklanamıyor. Bir Balıkçılık Bakanlığı kurulması, bu hayati sektörün potansiyelini tam olarak kullanmasını sağlayabilir ve denizlerimizi gelecek nesillere daha sağlıklı bir şekilde bırakabilir. Bu yeni bakanlık, deniz kaynaklarının sürdürülebilir yönetimi, balıkçıların desteklenmesi ve deniz kirliliğinin önlenmesi gibi konularda uzmanlaşarak daha etkin politikalar üretebilir.
Denizlerdeki Kriz ve Acil Eylem Planı İhtiyacı
Türkiye’nin denizlerindeki balık popülasyonları ciddi bir tehlike altında. İzmit Körfezi’nden Karadeniz’e, Ege’den Akdeniz’e kadar tüm kıyılarımızda aşırı avlanma, kontrolsüz endüstriyel faaliyetler ve çevre kirliliği balık stoklarını hızla tüketiyor. İzmit Belediyesi Meclis Üyesi Barbaros Akkuş’un gündeme getirdiği gibi, sanayi ve kentsel atıkların neden olduğu kirlilik, İzmit Körfezi’ni neredeyse balıksız bırakma noktasına getirdi. Denizlerimizde, eskiden bolca bulunan hamsinin artık Karadeniz’de zor bulunması ve kalkan balığı gibi değerli türlerin neredeyse yok olma noktasına gelmesi, bu acil durumun en net kanıtlarıdır. Balıkçılar, av yasaklarına uymalarına rağmen, kotaların yetersizliği ve kaçak avcılık nedeniyle geçimlerini sağlamakta zorlanıyor. Bu durum, sadece balıkçılarımızı değil, aynı zamanda tüm halkımızı etkiliyor; zira deniz ürünleri fiyatları yükseliyor ve sofralarımızdan uzaklaşıyor. Bu krize karşı acil bir eylem planı gerekiyor ve bu planın uygulanması için bağımsız, sadece balıkçılık ve su ürünleri sektörüne odaklanacak bir bakanlık şart. Yeni bir bakanlık, bilimsel verilere dayalı avlanma kotaları belirleyebilir, yasa dışı avcılığı engellemek için denetimleri artırabilir ve deniz kirliliğiyle mücadelede diğer ilgili bakanlıklarla koordinasyonu sağlayabilir. Balıkçılık sektörünün geleceğini güvence altına almak için bu adımlar kaçınılmazdır. Sektörün tüm paydaşları, akademisyenler ve sivil toplum kuruluşları da bu çağrıyı destekliyor.
“Balıkçılık Bakanlığı Kurulmalı” ve Sektörün Yeniden Canlanması
“Balıkçılık Bakanlığı Kurulmalı” çağrısının ardında yatan temel amaç, balıkçılık sektörünün potansiyelini maksimize etmek ve onu modern, sürdürülebilir bir yapıya kavuşturmaktır. İzmitli meclis üyesinin vurguladığı gibi, mevcut devlet destekleri çok yetersiz ve balıkçıların ihtiyaçlarını karşılamaktan çok uzak. Komik olarak nitelendirilen bu destekler, balıkçılarımızın modern teknolojiye yatırım yapmasını, gemilerini yenilemesini veya daha güvenli avlanma yöntemlerine geçmesini engelliyor. Bağımsız bir Balıkçılık Bakanlığı, bu sorunlara doğrudan çözüm üretebilir. Sektörün gelişimine yönelik özel teşvikler, kredi olanakları ve hibe programları tasarlayabilir. Örneğin, İzmit’te balıkçı barınağı olmaması gibi altyapı eksiklikleri, bu bakanlığın öncelikli gündemi olabilir. Balıkçılık sektörüne özel bir bakanlık, deniz ürünleri yetiştiriciliğini (su ürünleri yetiştiriciliği) de teşvik ederek, denizlerdeki baskıyı azaltabilir ve tüketicilere daha uygun fiyatlarla alternatif gıda kaynakları sunabilir. Bakanlık, balıkçı kooperatiflerini güçlendirebilir, onlara eğitim ve danışmanlık hizmetleri sunabilir. Bu sayede, küçük ölçekli balıkçılarımız da büyük balıkçılık filolarıyla daha adil bir şekilde rekabet edebilir. Sektörün yeniden canlanması, sadece balıkçıların ekonomik durumunu iyileştirmekle kalmayacak, aynı zamanda yeni iş imkanları yaratacak ve ülkemizin gıda güvenliğine önemli katkılar sağlayacaktır.
Sürdürülebilirlik ve Ekolojik Denge
Balıkçılığın geleceği, deniz ekosistemlerinin sağlığına ve sürdürülebilirliğine bağlıdır. Bir Balıkçılık Bakanlığı’nın kurulması, bu kritik konunun öncelikli bir politika alanı haline gelmesini sağlayacaktır. Bakanlık, deniz kirliliğiyle mücadelede daha etkin rol alabilir, endüstriyel atıkların ve kentsel kirliliğin denizlere olan etkilerini azaltmak için ilgili bakanlıklarla koordineli çalışabilir. Ayrıca, deniz koruma alanlarının sayısını artırabilir ve bu alanlarda avlanma yasaklarını daha sıkı bir şekilde uygulayabilir. Balıkların üreme ve beslenme alanlarının korunması, balık stoklarının yeniden canlanması için hayati önem taşımaktadır. Balıkçılık Bakanlığı kurulmalı çağrısı, aynı zamanda yasadışı avcılıkla mücadele için daha güçlü bir mekanizma oluşturulmasını da içermektedir. Kaçak avcılık, balık popülasyonlarının en büyük düşmanlarından biridir ve bu sorunun çözümü, etkin bir denetim ve ağır yaptırımlarla mümkün olabilir. Bakanlık, modern teknolojileri (drone’lar, uydu takibi vb.) kullanarak kaçak avcılığı daha kolay tespit edebilir ve bu suçlarla mücadelede daha kararlı bir duruş sergileyebilir. Denizlerimizin geleceğini güvence altına almak için, balıkçılık faaliyetlerinin çevresel etkilerini en aza indiren teknolojilere yatırım yapılması da önemlidir. Örneğin, avcılıkta kullanılan ağların seçici olması ve istenmeyen türlerin yakalanmasını engellemesi için Ar-Ge çalışmaları desteklenmelidir. Balıkçıların bilinçlenmesi ve çevreye duyarlı avlanma yöntemlerini benimsemesi, bu sürecin en önemli parçalarından biridir. Sürdürülebilirlik, sadece balıkçılığın ekonomik geleceği için değil, aynı zamanda denizlerimizdeki biyoçeşitliliği korumak için de bir zorunluluktur.
Toplumsal ve Ekonomik Faydalar
Bir Balıkçılık Bakanlığı’nın kurulması, sadece çevresel faydalar sağlamakla kalmayacak, aynı zamanda balıkçılık sektörünün ekonomik ve sosyal yapısını da güçlendirecektir. İzmit’teki meclis üyesinin vurguladığı gibi, balıkçıların karşılaştığı ekonomik sorunlar ve yetersiz destekler, sektörün sürdürülebilirliğini tehdit etmektedir. Bir bakanlık, balıkçıların gelir seviyelerini yükseltmek için yeni pazar stratejileri geliştirebilir, deniz ürünleri ihracatını artırmaya yönelik politikalar üretebilir ve balıkçı kooperatiflerinin güçlenmesini sağlayabilir. Ayrıca, balıkçıların sosyal güvencelerini ve çalışma koşullarını iyileştirecek düzenlemeler yapabilir. Küçük ölçekli balıkçıların büyük balıkçılık filolarıyla rekabet edebilmesi için özel destek programları oluşturabilir. Bu, sektördeki haksız rekabeti azaltacak ve daha adil bir pazar ortamı yaratacaktır. Balıkçılık Bakanlığı Kurulsun çağrısı, aynı zamanda istihdamı artıracak ve genç nesillerin bu sektöre ilgi duymasını sağlayacak bir vizyonu da içermektedir. Gelişmiş su ürünleri yetiştiriciliği tesisleri, balık işleme ve paketleme tesisleri, soğuk hava depoları gibi yatırımlar, yeni iş imkanları yaratacaktır. Bu sayede, balıkçılık sadece geleneksel bir meslek olmaktan çıkıp, yüksek katma değerli bir endüstri haline gelebilir. Türkiye’nin balıkçılık alanında sahip olduğu potansiyeli tam olarak kullanabilmesi için, sektöre yönelik bütüncül ve stratejik bir yaklaşım gereklidir. Bir bakanlık, bu potansiyeli en etkin şekilde yönetebilecek ve ülkenin ekonomik gelişimine önemli katkılar sağlayabilecektir.