Partili olmak ve sokak siyaseti
Partili olmak ve sokak siyaseti Partilerde; kişilerin gerçek amacı bireysel çıkara dayalı faaliyet yürütmek olunca; çıkarlarının hedeflerine ulaşamadığında, partisine küsmeler ve daha da ötesi karşı çalışma yapacak kadar alçaklaşırlar. Partili olmak ve sokak siyaseti yorum/haber…
Partili olmak ve sokak siyaseti
Ülkemizdeki genelde siyaset; ideolojik temeli olan siyasi partiler dışında kalan partilerde, sokak siyaseti diye algılanan siyaset biçiminde yapılır.
Sözünü ettiğim ideolojik temelde, siyaset yapan siyasi partileri ise bizim ülkemizde maalesef toplumda kabul görmek yerine ‘marjinal’ olarak görülür ve seçimlerde seçmenler itibar göstermezler.
Daha önce köklü bir partinin genel başkanı, partisinin sıkıntılı sürecini paylaşırken; partimizin ideolojisi yok diye bir ifade kullanmıştı. Tabi bu basında yer alınca genel başkana veryansın edildi.
Oysa siyasetin yapılış biçimine bakıldığında, genel başkanın söyleminin doğruluğu daha net anlaşılabilir. Burada kurum olarak partiye bakıldığında, söylemin karşılığına rastlayamazsınız. Ama iş kişilere indirgenirse söylem karşılık buluyor. O partinin aktif siyaset yapan üyeleri; sokakla buluşmasını ideolojik temelde değil, alışılagelmiş biz/onlar, o/bu kıyaslamalarında ve kişiselleştirme noktasında yapmaktalar.
Bizim siyasi partilerimizdeki temel sorun; partilerin yöneticilerinde ve üyelerinde ideolojik bir netlik bulunmamasıdır.
Geriye dönüp ‘biz neden böyle olduk’ sorusunun karşılığı olarak, yakın tarih 12 Eylül faşist darbesini görüyorum.
Yapılan ABD uzantılı faşist darbeden sonra; yine aynı uzantının maşası tarafından topluma bireyci anlayış umut olarak dayatılmış ve ‘benim memurum işini bilir’ gibi rüşvetin meşrulaştırılması da kabullendirilmiştir. Maalesef; çoğu siyasi partilerin aktif unsurları bu çıkarcı anlayışla çabuk bütünleşmişlerdir.
Partilerde; kişilerin gerçek amacı bireysel çıkara dayalı faaliyet yürütmek olunca, çıkarlarının hedeflerine ulaşamadığında, partisine küsmeler ve daha da ötesi karşı çalışma yapacak kadar alçaklaşırlar.
Hangi siyasi yapıdan olursa olsun (büyük partiler); bu tarz davranış içinde olan partilileri görmek için çevrenize bakmanız yeterli olacaktır.
Oysa olması gereken tablo, hiçbir zaman bu yaşadığımız değildir. Partililik bilincini almış, partisinin ideolojisini kavramış, partisinin tüzük ve programını savunabilecek seviyede kendini yetiştirmiş bir partili, hiçbir zaman kendi çıkarlarını partinin başarısının önüne koymaz. İşte fark buradadır.
Bu bilinci almayan kişiler; toplum içinde kendi varlıklarını sürdürmek adına, partisini kötülemekten tutunda dedikodu, iftira, ikiyüzlülük yaparak karalama kampanyalarına varıncaya kadar bir sürü çirkinlikleri içinde barındırırlar. Bu gruptaki insanlar, rakiplerini alt edebilmek için her türden ayak oyununa girmekten çekinmezler ve bunu meziyet sananlar bile vardır.
Bu gibi istenmeyen çirkinlikleri içinde yaşatan siyasi partilerin, başkaca güçlü rakiplere ve hatta düşmana ihtiyacı yoktur.
Oysa; partililik bilinci olan ve bu bilinçle inanan, partisinin daima başarısını isteyen, konumu yönetici de olsa, üye de olsa, partisi ve partili arkadaşı için dedikodu yapmaz. Karalama yapmaz ve bu çirkinliklere ihtiyaç duymaz. Başkalarına; partisi, partili arkadaşı, siyasi rakipleri hakkında dedikodu yapan, karalayan kişi, ideolojisi olmayan, partili bilincini alamamış olan bireyler, bireysel çıkarı için partiyi kullanan kişilerdir.
Bu gruptaki çıkar çevresini ve bu çevreye hizmet edenleri temizlemek, ayıklamak her dürüst partilinin vazgeçilmez görevi olmalıdır.
İdeolojisi olan bir parti üyesi ya da yöneticisi; partisinin başarılı olması için kendisini dayatmaz, partisinin başarısı için daha uygun bir aday var ise, onun aday olmasını önerir.
Kısacası partili olmak, ideolojik olmaktır…
Yaşama dair her şeyin farkında olmanız dileğiyle, hoşça kalın…