İş Aş vede Huzur
İş Aş vede Huzur Tarih bize defalarca kez şunu göstermektedir ki; iç çatışma ve bölünme tehlikesinin esas nedeni, herşeyin başına yerli- yersiz “Beka” koyan aşırı Milliyetçi, Irkçı-Şoven maceracılar olduğunu defalarca kez ifade etmiştir.
İş Aş vede Huzur
Seçimlere süre azaldıkça, kullanılan dil ve davranışlar da bir hayli sertleşiyor. Halk deyimiyle “belden aşağı vurmalar” başlıyor.
Memleketin onca sorunu var iken, açlık sınırı ikibin liraya dayanmış, yoksulluk sınırı dört binliraya… İşsizlik oranı %12’leri geçmiştir… 3 Milyondan fazla işsiz var. Bunlarla uğraşmak, bu konulara çözümler üretmek yerine illa da “Beka” sorunu üzerinde durmak dikkatleri başka yere çekmekten başka bir şey değildir.
Beka sorunu yok demeyi dahi ‘vatan hainliği’ ile eş tutarsanız, bu siyaseten ülkemizin yukarıdan aşağıya bölünmesi anlamına gelmez mi?
Tarih bize defalarca; iç çatışma ve bölünme tehlikesinin esas nedeni, herşeyin başına yerli- yersiz “Beka” koyan aşırı milliyetçi, ırkçı-şoven maceracılar olduğunu göstermiştir.
Sıradan bir emekçi içinde bulunduğumuz bu günde dahi, “Beka” sorununu ülkemizin ana sorunu olarak görmüyor. İşsizliği, işten atmaları, kıdem tazminatlarının verilip verilemeyeceğini, asgari ücretin yetersizliğini, elektrik, su, doğalgaz ücretlerini ödeyememeyi, temel tüketim maddelerine yapılagelen aşırı zamları düşünüyor.
Kısacası, seçim sattı mahallinde; işçi ve emekçiler, insanca yaşayabilecek ‘İŞ’; yaşamlarını sürdürebilecekleri ‘AŞ’ istiyorlar. Ve birde, insanlar birbirleri ile karşılaştıkların da göz göze bakabilmeyi, el sıkışıp hal hatır sormayı, barışık olmayı, yani ‘HUZUR’ istiyorlar.
Cumhur İttifakına, sıradan muhalefet eden herkesi,“ülkemizin düşmanları” yada iç-dış düşmanların işbirlikçileri olarak ucuz bir şekilde suçlama yoluna gidiyorlar.
Oysa Cumhur İttifakının yetkilileri, Sayın Cumhurbaşkanı da yandaş haber kanallarında; ‘Ülkemizin Özgürlükler Ülkesi’ olduğundan, bu özgürlüklerin daha da yaygınlaşarak genişleyeceğini söylemelerine rağmen, uygulamada hep tersi oluyor. Hak arayanlara, haksızlıklar karşısında demokratik hakkını kullanıp, basın açıklaması yapanlara tahammül edilmiyor. KHK ile işlerinden olan insanlar gizli iddianameler nedeniyle hala işlerine döndürülmüyor. Sosyal medyada ki bir paylaşımı beğenmek dahi gözaltı-tutuklanma nedeni olabiliyor. Bu yaman bir çelişki değil midir? Adeta sıkıyönetim dönemlerini andıran uygulamalara tanıklık ediyoruz.
Tüm bu yaşananları atlamadan, seçim meydanlarındaki toz duman arasında, mahallelerimizin, ilçe ve İlimizin sorunlarını da atlamayalım. Bu sorunları halk ile birlikte çözmekten yana olan, emekçilerin adaylarına oy verelim destek olalım. Doğamıza, çevremize ve yaşam alanlarımıza sahip çıkmaktan da bir adım geri atmayalım. Bu kadar gürültü patırtı arasında da; işimize, aşımıza ve geleceğimize sahip çıkmaktan, bunun için birlikte mücadele etmekten de geri durmayalım.