Bu ÜLKE nasıl bu hale geldi?
Bu ÜLKE nasıl bu hale geldi? Yandaş TV’lerde Atatürk’e utanmazca yapılan hakaretlere hiçbir savcı kılını dahi kıpırdatmazken, “Beştepe’nin Saraylısı”nı eleştiren ya da hükümet hakkında olumsuz propaganda yapan siyasilere ve gazetecilere hakaret davası açmak için yarışıyorlar. Bu ÜLKE nasıl bu hale geldi? detaylar yorum/haberimizde…
Bu ÜLKE nasıl bu hale geldi?
DEMOKRASİ, yaşatıldığı her ülkede kurum ve kurallarıyla vardır ve varlığını ancak kurum ve kurallar işleyişinde sürdürebilir.
Siyasi partiler demokrasinin olmazsa olmazlarındandır.
Demokratik ülkelerin halk adına yönetilmesinde, yasama, yargı ve yürütme organları vardır ve bu organların işleyişinde birbirlerinden üstünlüğü yoktur. Güçler ayrılığı ilkesi denilen denklem bu kurumlar için vardır.
Yasama halk tarafından seçilir. Yürütme, Yasama organı içinden oluşur.
Yürütme organı yönetme gücünü elinde tuttuğundan, yasama organı ve yargı organı tarafından denetlenir.
Bu kurumlar “halk” adına “devleti yönetme görevi” icra ederler.
Halk adına görev yapan kurumlardan, görevini yapamaz hale gelen ya da yetki süresi dolan yasama ve yürütme zamanında veya erken olarak halk tarafından seçimlerle yenilenir.
Yargı ise, “Cumhuriyet” adına görev yapar ve ülkenin yetiştirdiği hukukçular eliyle yürütülür.
Bir ülkede yargı çökerse hukuktan ve adaletten söz edilemez ve giderek beraberinde devlet de çöker.
Adalet çökerse veya örselenirse toplumda güven, huzur ve düzen kalmaz.
Toplumlar asırlar boyu varlıklarını ancak güçlü bir yargı ve yargının dağıttığı adaletle sürdürebilmişlerdir.
Yargı Kapı Kulu mu?
Son yıllarda yolsuzlukların su yüzüne çıkmasıyla birlikte, yolsuzlukların odağı haline gelen iktidar partisi AKP’nin soruşturmalardan kurtulabilmek adına yargıyı kapı kulu yapmak için çevirmediği dolap kalmadı gibi…
İktidar partisi, sırf soruşturmalardan kurtulmak için Ortadoğu’da bir savaş çıkarmayı bile göze alıyor. Demokrasi ve hukuk devletini katlederken, tüm anayasal organ ve kurumları itibarsızlaştırıyor, yozlaştırıyor.
Durum böyle olunca, “Beştepe’nin Saraylısı”nın talimatı anayasa dahil tüm yasa ve kuralların önüne geçiyor.
AKP’nin lehine ise güzel…
Polisler görevden alınıyor, görev yerleri değiştiriliyor, emekli ediliyor… Savcılar, hakimler sürülüyor, görev yerleri değiştiriliyor… Tüm bunların arkasında yatan gerçek, verdikleri karar yönünde olmasıdır. Eğer verilen karar AKP’nin lehine ise güzel, şayet aleyhine ise yandı yargının adalet dağıtıcısı hukukçuları…
Dikensiz gül bahçesi yaratmak için yapılan hamlelerin başında, halkı istedikleri gibi yönlendirme ve algı oluşturma gücü olan yandaş medya gelmektedir. İşe oradan başladılar ve becerdiler.
Sonra sırasıyla tüm kurumları hedefe koydular ve adım adım yürüyorlar.
Yandaş TV’lerde Atatürk’e utanmazca yapılan hakaretlere hiçbir savcı kılını dahi kıpırdatmazken, “Beştepe’nin Saraylısı”nı eleştiren ya da hükümet hakkında olumsuz propaganda yapan siyasilere ve gazetecilere hakaret davası açmak için yarışıyorlar.
Bu süreçte “milletin a..na koyacağız” diyen müteahhitler, yolsuzlukların odağı olmuş Reza Zarrab’a takipsizlik kararı veren savcılar, “hırsız var” diyen sıradan insanları tutuklatan yargıçlar ürettiler.
“Ankara’yı parsel parsel sattı”
Hakkında yüzlerce suç dosyası bulunan Gökçek, bakanlık izin vermediği için dava açılamıyor. Savcıların gözleri kör kulakları sağır olsa gerek. Bülent Arınç, “Gökçek’in hakkında yüzlerce suç dosyası var… Ankara’yı parsel parsel sattı” diyor. Savcılardan kamu adına yine ses çıkmıyor.
AKP’nin kendi çıkarlarına hizmet eder hale getirdiği ülkenin içinde bulunduğu durumu hiç umursamayan bir siyasi parti, tüm bunlara dur demenin zamanı gelmişken, “Katı duruşlu hazır payanda” yine yapacağını yapıyor ve AKP’ne can suyu veriyor.
Bu desteği verirken, “Türk kelimesini ağzına almayan”, ”Türk yok, Türkiye’lilik var” diyen, “milliyetçiliği ayaklar altına alıyorum diyen” bir zihniyetin söylediklerini “Katı duruşlu hazır payanda”, içine nasıl sindirdi acaba?
Atatürk devrimleri, demokrasi ve hukuk devletini katleden, her türden hile ile orduyu ve yargıyı çökertenlere yataklık etmek “suç ortaklığı” değil midir?
Dünyanın en azılı terör örgütlerinden IŞİD’i silahlandırarak Ortadoğu’yu kan gölü haline çeviren, Süleyman Şahın kabrinin taşınmasında Özel Paşa’yı eleştirdiği için “Katı duruşlu hazır payanda”ya “sen Özel paşanın tırnağı olamazsın” diyen suspus olmuş “Beştepe’nin Saraylısı”nın yeniden her alanda boy göstermesini sağlamak senin daimi görevin midir?
“Katı duruşlu hazır payanda”, “Hiçbir durumda, hiçbir konuda HDP ile aynı safta bulunmayız” diyor ve ekliyor. “Ayrıca, işin ahlâkî boyutları da var!”
Ahlaki boyutu var, öylemi!..
SÖZCÜ’de bir fotoğraf yayınlandı.
MHP’nin afişinde aynen şunlar yazılıydı:
“SORUYORUZ…
Çalana hırsız denir…
Destekleyene ve…
AKlayana ne denir?”
Bu soruya, “İşin ahlâkî boyutları da var” diyen “Katı duruşlu hazır payanda” cevap vermeli!
Şimdilerde, yeni sistem ve başkanlık sevdasıyla yürüyoruz bu taşlı yolları…