Mecit Ünal

Asgari ücret…

Asgari ücret…

İşçi: Belli bir ücret karşılığı kol ve kafa gücünü, üretim araçlarını elinde bulundurana yaşamını sürdürebilmek için satan kişiye işçi denir.

İşçiler, bizim ülkemizde genel geçer haliyle asgari ücrete bağlı çalışırlar. Yasanın düzenlemesinde yer alan deneme süresi içinde asgari ücretle çalışarak, işyerinde var ise geçiş yaptığı kadrosu için işveren tarafından belirlenmiş ücreti almaya başlarlar.

Asgari ücret: “İşçilere normal bir çalışma günü karşılığı ödenen ve işçinin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün fiyatları üzerinden asgari düzeyde karşılamaya yetecek ücrettir.”

Asgari ücret, işçi ve ailesinin günün ekonomik ve sosyal koşullarına göre insanca yaşamasını mümkün kılacak minimum ücrettir. Dolayısıyla asgari ücret sadece bir üretim faktörü ve çalışmanın karşılığı değil insanın yaşaması ve varlığını sürdürmesi için gerekli gelir kaynağıdır.

****

Hafızalarımızı yoklayarak birkaç ay geriye gittiğimizde, 28 Ekim 2020 tarihinde AKP Genel Başkanı Erdoğan; “Bugün Türkiye asgari ücretiyle, maaşıyla her şeyiyle çok çok ülkeleri geride bırakmış bir Türkiye var” dedi.

Biraz daha geriye gittiğimizde, 05 Mart 2013 tarihinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik katıldığı bir televizyon programında; asgari ücretle ilgili eleştirileri yanıtlarken “Asgari ücretle geçinilmez diye bir şey yok. Geçinirsiniz. Ona mahkumsanız 800 TL’de büyük bir paradır. Netice itibariyle peynirin kilosunun fiyatı bellidir, ekmeğin fiyatı bellidir. Bir geçimdir sürdürebilirsiniz. Bizim meselemiz bu değil. Bunu istismar etmemek lazım… Asgari ücret bir taban fiyattır. Biz diyoruz ki işverene bundan aşağı ücret talep edemezsin. Asgari ücret, sosyal devletin koruma aracıdır. Bunu kaldırırsanız 400 TL ücret teklif eden de olabilir” dedi.

Yadırganacak bir yanı yoktur… Kapitalist sistemin gerçeği budur. Onun temsilcisi de elbette böyle sözler edecektir.

Kapitalist düzenin acımasızlığını, vahşetini, kural tanımazlığını, fırsatçılığını bilmeyenler veya unutanlar, yoksulluktan kurtulmak ve insanca yaşam koşullarına ulaşmak için aldığı ücretin yetersizliğinden söz ederek ücretlerinin artırılmasını isterler.

Sermaye sahibi ise tam tersine, işçi hep yoksul olacak ki ve yoksul kalacak ki, çaresizlik içinde işgücünü düşük fiyatlardan kendisine satacak yoksul kitle bulabilsin. Kapitalizm doğası gereği yoksulluk yaratarak ayakta kalır.

Kapitalistin baktığı yerden görülen gerçek şudur: “Ben bu kadar düşük bir ücret verdiğimde çalıştıracak işçi bulabiliyor muyum?” Bizim ülkemizde de işverenler çalıştıracak işçi bulabildiğine göre onun açısından sistemde sorun yoktur.

****

Ayrıca, “Asgari Ücret Tespit Komisyonu”nda işçileri temsil eden Türk-İş’in, milyonlarca asgari ücretliyi harekete geçirecek hiçbir hareket ve eylemlilik içinde olmadığına göre, asgari ücretin bu derece düşük düzeyde kalması kadar doğal bir durum olamaz.

Bizim ülkemizde 2517 lira olan açlık sınırının altında yer alan 2324 lira asgari ücret karşılığında çalışmaya hazır milyonlarca işsiz insan vardır. Bu insanların önemli bir bölümü de asgari ücreti bu düzeyde belirleyen hükümete destek vermektedir.

Şimdi Asgari ücret yeniden belirlenecek. Göreceğimiz tablo şudur. Bazı siyasi partiler ve sivil toplum örgütlerinin yanı sıra sendikalar basın açıklamaları yaparlar, tepki gösterir gibi olurlar ve daha ileri hiçbir adım atamazlar.

Dayanışmanın olmadığı bir ülkede, iş bulmuş sendikalı işçi, asgari ücretli işçinin derdiyle ilgilenmez, onun için dayanışma sağlayıp eylemlilik içine girmez. Siz hiç Türkiye’de asgari ücret düşük olduğu için “Genel Grev” yapıldığını duydunuz mu?

****

TÜİK verilerine göre ülkemizde sigortalı işçi sayısı yuvarlak olarak 20 milyon civarında. Bu rakam kayıtlarda görünür haliyle 2002 yılında AKP iktidara geldiğinde 5 milyon 200 bin civarındaydı.

Maliye Bakanlığı verilerine göre Türkiye’de 11 milyona yakın asgari ücretle çalışan bulunmaktadır.

Bu verilere baktığımız zaman övünülebilecek bir yanda var aslında.

Geçmişte kaçak çalıştırılan işçiler, bugün asgari ücret alıyorlar.

Sigortalı işçi sayısının 5 milyondan 20 milyona çıkmasının bir başka ifadesi kayıt altına alınan işçi sayısıdır. Devlet bütçesine katkısı vergi ve sigorta primleri olarak yansımaktadır.

Ekonomik katkısı da yadsınamayacak büyüktür.

Avrupa standartlarında belirlenecek asgari ücretli günlerin özlemiyle…

Yaşama dair var olanların farkında olmanız dileğiyle…

Daha Fazla Göster