Kocaeli Gazeteciler Cemiyeti Gazetecilik Ve Değişim Üzerine – 2
Kocaeli Gazeteciler Cemiyeti Gazetecilik Ve Değişim Üzerine – 2
Yine, yeniden merhaba saygıdeğer okurlarımız.
Yine yeniden sağlıklı, huzurlu, mutlu ve gökkuşağı güzelliği
bir hafta sonu yaşantınız olsun dileğimle kozmosun tavanı kadar
saygılar sunuyorum.
Geçtiğimiz gün ele aldığım “Kocaeli Gazeteciler Cemiyeti-Gazetecilik
Ve Değişim” başlıklı yazımızın bu ikinci bölümü
saygı değer okurlarımız, şimdi sizin,
sokaklar, meydanlar, tarlalar, ormanlar
kısacası ülkemiz yangın yeri.
Cukka Koalisyonu eli ile yoksulluk – açlık – işsizlik –
tsunami gibi gelen zamlar hayat pahalılığı zirve yapmış.
Adalet ve eğitim de tuz kokmuş.
Kadın cinayetleri olağanlaştırılmış,
çocuklara evlilik , çocuklara tecavüz, çocuk cinayetleri
bu cukka koalisyonu iktidarında yaşamın bir parçası olmuş.
İçişleri Bakanlığının TV kanallarında, kara para aklama, vergi kaçakçılığı,
yasa dışı bahis, ve dolandırıcılıkla suçladığı ve savcıların
haklarında 40 yıl ceza istediği çetelere operasyonunu
aylarca ballandıra ballandıra gösterdiklerinin birkaç ay sonra
serbest bırakıldığı,
bir sokak röportajında
sadece düşüncelerini seslendirdiği için bir cumhuriyet kadının
savcıların jet hızı ile tutuklandığı ve onlarca yıl ceza verilmesi için
saraycı adaletçilerin, yandaş-tetikçi medyanın canla başla
sinsi – kara senaryolar düzenlediği,
sendika haklarını kullandıkları için tazminatsız işinden atılan yüzlerce işçinin
haklarını aradıkları alanlarda Emniyet Müdürünün üzerlerine saldırdığı,
ters kelepçelerle göz altına aldığı,
polisin, jandarmanın patronların güvencesi,
emekçinin kabusu olduğu!
Jandarma tarafından göz altına aldığı imamların telefonlarında
porno filmlerin çıktığı,
polisimizin bir imamı hayat kadını ile otomobili içinde
cinsel ilişki sırasında yakalandığı,
kuran kurslarında çocukların taciz edildiği,
Diyarbakır’da 8 yaşında bir çocuğun
aile içi ensest ilişkiye şahit olması yüzünden hunharca öldürüldüğü
ve cinayetin bir aydan fazla zamandır
T.C İçişleri Bakanlığı ve Adalet bakanlığınca aydınlatılmadığı,
Bir aydır geçmiş, 8 yaşında bir çocuk hunharca katledilmiş,
12 kişi tutuklu gözüküyor, ama T.C Jandarması- polisi katili bulamamış
ve TV kameraları önünde bir gazetecinin
‘NARİN’ kızın cinayeti ile ilgili bir sorusunu yarıda keserek
eliyle ‘SUS’ işareti yapabilen İçişleri Bakanının olduğu,
Aileden sorumlu Bakanlığın 8 yaşındaki bir çocuğun sapık bir aile içinde
hunharca katledilmesine karşı bir aydan fazla zamandır
‘’DİLSİZ ve GÖR VE SAĞIR’’ kalması
Emperyalist devletlerin beslemesi, tetikçisi, ajan yuvası,
yüzde bir bile seçmeni olmayan
şeriatçı Hizbullah denilen terörist sevdalısı HÜLAPAR’IN
AKPMHP güvencesi ile TV kameraları önünde
Türkiye Cumhuriyeti’ne, ay yıldızlı kızıl bayrağa karşı olduğunu
ağızlarından salyalar akıtarak şov yaptığı
Maliye Bakanının 16 milyonluk makam aracı ile gezdiği,
Diyanet’in 6 milyon liraya tuvalet yenilediği,
Okullarımızın hastalık yuvasına dönüştürüldüğü,
Milli Eğitim Bakanlığının bütçesini tarikatlara akıttığı için
Ödenek yollamadığı Okulların müdürleri de
Okulları şirketleri gibi kullandığı ve velilerden baskı ile para istediği
(Derince Dumlupınar Ortaokulu’nda 800 öğrenci var.
Okul yönetimi velilerden ‘Dolap kiralama ve temizlik’ için
adeta tehdit ederek öğrenci başına 1200 TL istiyor.
Yani yaklaşık bir katrilyona yakın
Nakit para… OLUYORA AKPMHP Koalisyonunda oluyor)
Açlık sınırının 21 bin…
ama emekli maaşının sadece 12 bin 500 lira olduğu,
ev kiralarının 10 binden başlayıp 100 binlere dayandığı
v.s…v.s… daha nice nice yaşamsal sorunların yaşandığı
AKPMHP Koalisyonu tarafından yaşatıldığı
sevdalısı olduğumuz ülkemizde
KGC’nin gündem olması da ne iş dediğiniz duyar gibiyim.
Çünkü, ‘’Tarafsız- Bağımsız – İlkeli – İnançlı – Namuslu- Vatansever basın
ve gazeteci ve gazetecilerin örgütü,
sevdası olduğumuz vatanımızın, Laik demokratik cumhuriyetimizin,
ay yıldızlı kızıl bayrağımızın, özgürlüklerimizin, halkların kardeşliğinin, emeğin
doğanın, herkese eşit adaletin, tüyü bitmemiş yetim hakkının güvencesidir
KGC de 1986 yılında bu kutsal yapının bir parçası olarak inşa edilmişti.
Öyle de kalacak.
***
Bu arada AKPMHP Koalisyonu daha önce basın meslek örgütleri
ve hukukçular bu maddeye karşı çıkınca geri çekmek zorunda kaldığı “Etki Ajanlığı”
düzenlemesini 1 ekim de açılacak meclis gündemine getirmeye hazırlanıyor.
Meslektaşlarımızın ortak evi KGC’nin söyleyecek, söylemekle kalmayıp
yapacak çok şey olacaktır mutlaka “Etki Ajanlığı” ile ilgili.
***
Devlet, daha doğrusu emperyalist devletlerin işbirlikçisi siyasi yapı
ve devlet içinde yuvalanmış emperyalist devletlerin işbirlikçisi
siyasi yapının beslediği, karanlık – kanlı derin devlet,
ve tüyü bitmemiş T:C hazinesini yağmalayan, rantçı- doyumsuz
Vatan ve halk için değil sadece kar, daha çok kar diyen sermaye
İlkeli-bağımsız-onurlu-dürüst- vatansever, cesur yürek gazeteci ve
onların sivil toplum örgütlerini sevmez.
Sevmeyecek de.
Sevmesini beklemek de anlamsız.
Saygıdeğer okurlar sizler de çok iyi bilirsiniz ki
dernek veya cemiyet, kazanç paylaşma dışında, belirli ve
ortak bir amacı gerçekleştirmek
toplumsal problemlere çözüm üretmek, üyelerine,
ihtiyaç sahiplerine destek olmak,
eğitim ve kültür faaliyetleri yürütmek gibi amaçlarla
faaliyetler için
bir araya gelmiş insanların oluşturduğu sivil toplum örgütleridir.
Derneklerin önemi ve etkisi, toplumda karşılaşılan sorunlara
çözüm üretmek ve insanların bir araya gelerek
güçlerini birleştirmek için bir fırsat sunar.
Derneklerin sosyal sorumlulukları
ve etik değerleri de önemlidir.
Dernekler, toplumda adaletin, eşitliğin, demokrasinin
ve insan haklarının korunması için çalışırlar.
Ayrıca, derneklerin faaliyetleri sırasında
şeffaflık, hesap verebilirlik ve dürüstlük gibi
etik değerlere uygun davranmaları da beklenir.
v.s… v.s
Yani sonuçta dernekler, tarikat değildir.
1976 yılında daha 19 yaşında iken,
toplumcu / siyasal kimlikli dernekler içinde sorumluluk alarak
tanıştım dernekler ile. (KDB, İzmit Sinema Derneği,
Kocaeli Bölge Tiyatrosu, M.A.P Kavaklı Spor v.s gibi)
Sonra çok sayıda
dernek kurucu yönetim kurulu sorumluluğu üstlendim.
Kısaca dernekler içinde hesapsız- çıkarsız ürettim.
Ayrıca, İzmit Gazeteciler Cemiyeti Derneği’nin de
1986 yılında ABDÜLBAKİ ŞENDAL başkanlığında
ve Kazım Ertek, Ekrem Bütün, Kemal Kaya, Ahmet Kurt,
Saim Ertürk ve Muzaffer Karataş tarafından kurulduğu günü
dün gibi hatırlıyorum.
Gazeteciler Cemiyeti Derneği’nin temeli atılırken
amaç ekmeğini gazetecilik gibi kutsal ve bir o kadar zorlu alanda kazanan
yol arkadaşlarımızın amaçlarını gerçekleştirmek, sorunlarını çözmek,
meslek çalışma ve yaşam koşullarını iyileştirmeye yönelikti
ve öyle de olması, kalması zorunluluktur.
KGC ticari işletmeler işleten,
kişisel veya grupçu kazanımlar hedefleyen bir yapı değil
Ve olmamalı, olduğunda kimliksizleşir, renksizleşir,
halkın değil, gücün arka bahçesi olur.
Sizin ”Şimdi zaman değişti.
Zaman kirlendi, çürüdü, çirkinleşti.
Kaliteli insanların, kaliteli yaşamlarından geriye bir şey kalmadı.
Kalmasın diye de sinsice- kurnazca ve haince senaryolar yazıyor
oyuncular belirliyor, görevlendiriyor saraycı güç odakları.
Ucuza yaşanılıyor her şey.
Gazetecilik gibi onurlu – idealist ve kutsal mesleği
işporta malı ilişkiler ile kimliksizleştirmek için özel çaba harcıyor
saraycı odaklar ve tüyü bitmemiş yetim hakkı T.C hazinesini
bakanlıklar- valilikler- Büyük şehir, il
ve ilçe belediyeler aracılığı ile yağmalayan
vatan ve halk değil, rant, daha çok rant delisi patronlar.
Bu arada Kocaeli Gazeteciler cemiyeti-Gazetecilik ve Değişim başlıklı yazımın
ilk bölümünde henüz KGC ile ilgili artı veya eksi bir şey söylememiş,
sadece genel bir giriş yapmış ve KGC ile ilgili genel değerlendirmeyi
İkinci bölümde okurlarımız ile paylaşacağım belirtmiştim.
İlk bölüm, yani KGC ile ilgili
ayrıntılı bir değerlendirme yapmamış olmama karşın
tüm hücreleri ile gerçek gazeteci yol arkadaşımdan
çok sayıda telefonlar almış olmam, KGC‘nin kimlik sorunu yaşatıldığına,
renksizleştirildiğine olan inancımı güçlendirdi.
KGC üyesi bir meslektaşımız dedi ki
“KGC’nin yönetimi sorgulanamaz!”
Ne demek KGC yönetimi sorgulanamaz.
KGC tarikat değil, bir sivil toplum örgütüdür.
Şeffaflık, hesap verebilirlik
ve dürüstlük gibi etik değerlere uygun davranmaları da beklenir.
Sivil toplum örgütlerinin ana omurgası üyeleri ve kurultaydır.
Kurultay da üyeler yönetime bir süre için yetki emanet eder.
Ve kurultay da sorgular. Sonuçta ya ödüllendirir
ya da emaneti teslim alır.
Sorgulamama, körü-körüne bağlılık tarikatlarda olur.
Bugün 493 üyesi gözüken ancak,
gazete sahibi ve
tüm hücreleri ile gazetecilerin üye kabul edilmediği
ve suyun başında yine biz olalım,
suyun başında yine biz olabilmemiz için “bizden olmayan”
“olmayacak olan” gazeteciyi- gazetecileri üye yapmayalım.
Siyasi kimliğimize yakın Büyükşehir başta olmak üzere
ilçe belediyelerinin çalışanlarını üye yapalım ki
kontrol elimizde olsun, kontrol bizde kalsın ki
biz de “İŞİMİZİ GÖRELİM” anlayışı ile hareket eden
bir KGC olması gereken KDC değildir.
En üzücü ve acı yanı da,
Bir dönem yönetimde görev almış,
KGC’nin üyesi, ilkeli ve cesur yürek meslektaşımız Furkan çalışkan…
Tüyü bitmemiş yetim hakkı T.C hazinesinden
MARSİS tezgahı ile yüzlerce trilyon liranın iktidarcılar arasında paylaşılmasını
haber yapmasından dolayı
siyasi yapının arka bahçesi Kent Konseyi görevlisi
bir omurgasız tarafından saldırıya uğramasına karşı
KGC‘nin 3 maymunu oynaması (GÖRMEDİK- DUYMADIK – BİLMİYORUZ)
1986 da tüm hücreleri ile gerçek gazeteci yol arkadaşlarımızın
temelini attığı KGC değildir.
Ve ne yazık ki dün değil, bugündür.
Her yer, her şeyde olduğu gibi bizim meslekte de çok şey değişti.
Kişiler ve sivil toplum örgütleri de…
Çürümeden- renksizleşmeden – kimliksizlikten nasibini aldı.
Bugün gazetecilik mesleğimizin bu günlerinde
Hasan Tahsinleri, Abdi İpekçileri, Metin Göktepeleri, Uğur Mumcuları
görmek olanaksız gibi.
Çünkü kara- kanlı ve sinsi ve alabildiğince kurnaz sistem
ne yazık ki dünden çok daha güçlü ve acımasız.
KGC ilkeli – inançlı- dürüst- özgür birey- adaletçi-
tüm hücreleri ile yetim hakkı savunucusu –
Mustafa Kemal Atatürk devrimlerinin
ve laik demokratik cumhuriyetin ve Tam Bağımsız vatan sevdalısı
cesur yürekli meslektaşlarımızın 1986‘da temelini attığı ve
her şeye karşın bu güne gelen bizim ortak evimizdir
ve öyle kalacaktır.
KGC ş u veya bu siyasi yapının
ya da şu veya bu kişinin arka bahçesi olmayacak.
İlkeli-Özgür-Namuslu- Tüyü bitmemiş yetim hakkı savunucusu
Vatansever cesur yürek gazetecileri ortak evine dün olduğu gibi yarın da
Sahip çıkacak ve KGC bayrağını yukarı daha yukarı taşıyacak.
***
Ben gazeteciyim. Ben yazmazsam, o yazmazsa kim yazacak?
Çetin Emeç
ESEN KALIN
Kozmosun tavanı kadar saygılar.