Raporlar

Kurtuluş savaşında ekonominin durumu

Kurtuluş savaşında ekonominin durumu Balkan Savaşları ve ardından Birinci Dünya Savaşı ile yorgun düşen Anadolu toprakları iflas etmiş bir haldeyken Kurtuluş Savaşı bin bir fedakarlıkla kazanıldı. İşte Sakarya zaferinin 96’ıncı yılında Kurtuluş Savaşı’nın ekonomik görünümü… Kurtuluş savaşında ekonominin durumu detaylar haberimizde…

Kurtuluş savaşında ekonominin durumu

Türk Kurtuluş Savaşı’nın en önemli dönüm noktalarından biri 96 yıl önce tam da bugündü. Sakarya Meydan Muharebesi’nden anlının akıyla çıkan Türk Ordusu Büyük Taarruz’a kadar sürecek bir yıllık hazırlık sürecine girdi. Bu savaştan sonra Yunan ordusu belini doğrultamazken Türkiye Cumhuriyeti 13 Eylül 1921’den 26 Ağustos 1922’ye kadar Büyük Taarruz için uzun bir hazırlık sürecine girişti.

Peki ya bu hazırlık nasıl gerçekleşti? Kurtuluş Savaşı süresinde ekonomi nasıldı? Ünlü gazeteci Yardımcı Doçent Doktor Ahmet Emin Yalman’ın Kurtuluş Savaşı Ekonomisi ve Maliyesi isimli çalışması bu konuda pek çok noktaya işaret ediyor. Yalman’ın kurtuluş savaşındaki mali durumu anlattığı satırların ilgili bölümlerini yayımlıyoruz. Okuyunca Cumhuriyetin nasıl büyük fedakarlıklarla kazanıldığını tekrar anlayacaksınız:

Kurtuluş savaşında ekonominin durumu

Ülke ekonomisinin temeli olan tarım, yıkım noktasındadır. Tarımsal araçların ve uygulanan üretim yöntemlerinin ilkelliği, toprağın verim gücü, toprağa sahiplilik oranı ve özellikle iklim koşulları tarımsal üretimi etkilemektedir.

Tarımsal girdiler, Anadolu’da hemen hemen yok denecek kadar azdır. Geçimlik üretim yapılması nedeniyle, verimliliği yüksek topraklar ekilmekte, toprağın nadasa bırakılması üretimi düşürmektedir. Birinci Dünya Savaşı’nda üretici nüfusun ve tarımsal hayvanların ordu emrine alınması, buna asker kaçaklarının eklenmesi sonucu tarımsal işgücü açığı doğmuş, üretim düşmüş, aşırı vergiler ve kamulaştırmalar nedeniyle üreticinin çoğu toprağından, tarımsal hayvanlarından, tohumluktan yoksun kalmış, ülke ekonomisinin temeli olan tarım, yıkım noktasına gelmiştir. Öyle ki, 1922 yılında tarımsal ürün rekoltesi, 1913 yılının yarısından aza düşmüştür. Esas itibarıyla, sadece ordunun gereksinimleri için çalışan işletmeler üretimde bulunabilmektedir.

Kurtuluş savaşında ekonominin durumu

İhracat bölgeleri işgal altında

Tarımsal üretim değerinin yüksek olduğu, ihracata yönelik üretimin yapıldığı Marmara, Ege ve Akdeniz bölgelerinin işgal altında bulunduğu düşünülürse, Kurtuluş Savaşı’nı yöneten kadronun ekonomik açıdan da ne kadar güç durumda olduğu daha iyi anlaşılır. Kurtuluş Savaşı boyunca, tarımsal ürün alıcısı olarak karşımıza Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümetlerinden başka bir güç çıkmamakta, tarımsal ürün fiyatları bölgelere göre hükümetçe saptanmaktadır. Ulaşım giderleri, kimi zaman üretim giderinin iki katına yaklaşmakta, saptanan fiyatlar bazı bölgelerdeki üretimin korunması amacından kaynaklanmaktadır.

Boş toprak oranı yüzde 50

Esas itibarı ile ordunun gereksinimi için çalışan işletmeler üretimde bulunur. Yaşlılar, kadınlar ve çocuklar çalışmakta ise de, boş toprakların oranı en az yüzde elliyi bulmaktadır. Tarımsal üretim de yarı yarıya düşmüştür. Üretimin düşmesi, üretim ve istihdam önlemleri alınmasını gerektirmiş, savaş nedeni ile üretimde görülen işgücü açığı, getirilen yükümlülüklerle kapatılmaya çalışılmıştır. Tarım yükümlülüğüne tabi tutulanların, askerlik yükümlülükleri ertelenmiş, cezaevlerinde bulunan tutukluların işgücünden aşamalı olarak yararlanma yolu izlenmiştir.

Kurtuluş savaşında ekonominin durumu

Döviz için ihracat politikası

Ulaşımsızlık, çağdaş ulaşım araçlarının bulunmaması ve değişim yöntemlerinin çiftçinin aleyhinde olması, yasaların çiftçiyi koruyamaması gibi güçlüklerin ortadan kaldırılması, tarımsal ürünlerin yabancı ülkelere karşı korunması, ilke olarak bir kilogram da olsa ihracata yönelmek düşünülmektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümetlerince, hem yerli üretimi korumak, hem gelir sağlamak, hem de ülkeden para çıkmasını önlemek gibi amaçlarla, ithalat malları gümrüğü yüzde beşyüze varan oranlarda arttırılmış; savaş boyunca askeri gereksinimlerle ilgili olmamak koşulu ile iç pazarda görülen darlığa karşın, ihracatta serbestlik uygulamaya özen gösterilmiştir. Kapitülasyonların artık mevcut olmadığına, tarım ve sanayinin Avrupa rekabetinden korunacağına dikkat çekilmektedir. Tarım, uygun ortam yaratılarak, kâr esasına dayanan serbest rekabetle geliştirilecektir.

Tüccar tarafsız ülkelere gitmişti

Birinci Dünya Savaşı’nda iç borçlanmaya gidilmiş olunması ve tüccarın sermayesini tarafsız ülkelere yatırması, Kurtuluş Savaşı’nda sermaye sıkıntısı çekilmesine yol açmıştır. Ülkenin genel savaş ve ateş- kes yıllarında, spekülasyon ticareti ile servet edinmiş tüccarlarının bir kısmı Anadolu’da kazanç yolları ararken, Anadolu’daki bir çok servet sahibi de Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümetine olan güvensizliklerinden dolayı sermayelerini ortaya atmamakta, Anadolu dışına kaçırmaktadır. Anadolu tüccarları sayıca fazla olmasına karşın, sınırlı sermayeye ve bilgi birikimine sahiptir. Tarımsal nitelik gösteren Anadolu ticareti, Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümetinin denetimindedir ve ordu gereksinimlerinin karşılanması en büyük ticari girişim olarak görünmektedir. Hükümet, ordu gereksinimlerini karşılamak için girişimlerde bulunmakta, yeterli olmazsa tüccara iş vermektedir.

Önceden komisyon belirleniyordu

Uygulamada, ithalatı yapılacak malların listesi tüccara verilmekte, ithalatı gerçekleştirdiği takdirde, daha önce açık eksiltme ile belirlenen komisyonu almaktadır. Yerli mallar pahalı da olsa, yabancı mala tercih edilmekte, tüccar hükümet adına iş yapmaktadır. Tüccar malı peşin aldığı halde, hükümet mali darlık nedeni ile tüccara olan borcunu zamanında ödeyememekte, tüccarların bir kısmı iflasa sürüklenmektedir. Sermayenin sınırlılığı nedeniyle tüccarlar, ticaret grupları oluşturmuştu.

Yemek alınsa da depolanamıyordu

Savaş boyunca, iç ulaşım güçlüğü nedeni ile cephe gereksinimleri daha çok yerinden sağlanmış, ya da geriden ileriye doğru akan bir ulaştırma sistemi kurulmuş, halka ulaştırma yükümlülüğü getirilmiş, askeri birlikler bunun için yapılarında birer satınalma komisyonu oluşturmuşlardır. Satın alma yolu ile yiyecek ve yem gibi maddelerin bulunması mümkün ise de, örgüt ve ödenek yetersizliğinden yeterli depolama yapılamamakta, ulaşım güçlüğü değişimi aksatmaktadır.

Yeni vergiler getirildi

Kaynak darlığı, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni savaş boyunca iç ve dış arayışlara yöneltmiş, dışarıdan yardım alma olanağının sınırlılığı, içe olabildiğince yüklenme zorunluluğunu getirmiş, bu durum halkı da, yönetimi de zor durumda bırakmıştır. İstanbul’un işgal edilmesi üzerine ülke kaynaklarının tümüne el konulmuş, İstanbul’a kaynak akımı yasaklanmıştır. Ancak, Anadolu’nun gelir kaynaklarına sahip olmak, güçlü olmaya, iç güvenliği sağlamaya ve merkezi otoriteyi kabul ettirmeye bağlıdır. Bu nedenle, önceleri geniş halk kitlelerini doğrudan etkilemeyen vergilerin oranı artırılmış, iç güvenliğin sağlanması ile önemli gelir kaynaklarının artırılması mümkün olmuştur. Çıkarılan gelir artırıcı yasalar, genelde Osmanlı hükümetlerince çıkarılan vergi yasalarının oranlarının artırılması şeklinde olmuş; halka yeni yükümlülükler getirilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yönetime el koyması ile bir bütçe hazırlama gereği duyulmuşsa da, savaş boyunca gelirlerin toplanması işi ve harcamalar bir bütçe olmaksızın yürütülmüştür. Harcamalar, geçici bütçe uygulamalarına benzer avans yasaları ile Maliye Bakanlığına verilen yetkilere dayanılarak yapılmaktadır. Amaç, savunma hizmetlerinin aksamaması olduğu için, harcamalar kısıtlanmış, Maliye Bakanlığının bu yetkisi Müdafaa-i Milliye dışındaki tüm bakanlıkları kapsamıştır. Zamanında bütçe yasası çıkarılamamış, Meclis açıldığında Osmanlı hükümetinin 1918 bütçesindeki harcamalar esas alınmıştır. Her bütçe çalışmasında bir önceki uygulamanın temel alınması söz konusu olmuştur. Savaş içinde bulunulması ve toprakların sürekli el değiştirmesi gelir-gider tahminlerini alt üst etmekte; gelirin ve özellikle de harcamaların ne kadar olacağı tahmin edilememektedir. Bütçe, maliye politikasının etkili bir aracı olarak kullanılamamış, denk bütçe özlemi çekilmiştir.

Önce teminat sonra avans

Savaş süresince özellikle, İtalya ve Fransa ile olumlu ilişkiler kurularak geliştirilmiş, eski ayrıcalıklarını korumaya çalışan bu ülkelerle görüşmeler uzayıp gitmiştir. Olumlu gelişmelere karşın, Osmanlı devletinin devamı olarak görmek istedikleri Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne güvenmemekte, bankaya teminat yatırılmadıkça, ticari pazarlıklara dahi girmemektedirler. Ancak, Sakarya Savaşı’nın kazanılmasından sonra imzalanan 20 Ekim 1921 tarihli Ankara Antlaşması ile durum değişmiştir. Fransa, Anadolu’yu boşaltırken savaş araç gereçlerini bırakmış, para ya da avansla her istenilenin verileceğini vaat etmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümeti daha önce genelde kaçakçılardan almak zorunda olduğu savaş malzemelerini Fransa’dan serbest ve güvenli bir şekilde alabilme olanağına kavuşmuştur.

Daha Fazla Göster
Başa dön tuşu
Yandex.Metrica