Raporlar

Perinçek: “21. Asrın İttifaklarını İnşa Ediyoruz”

Perinçek; "Tek dişi kalmış olan canavar, o tek dişiyle ne yapabilir? Biden’ın yetenekleri Dolar Saltanatının çöküşüyle ve ABD’nin karşısındaki devletlerin askerî güçleriyle sınırlıdır"

Perinçek: “21. Asrın İttifaklarını İnşa Ediyoruz” … Perinçek; “Standart Chartered’ın yaptığı projeksiyona göre, 2030 yılında Çin 64 trilyon dolar, Hindistan 46 trilyon dolar ve ABD ancak 31 trilyon dolar değerinde üretim yapacak” dedi. detaylar haberimizde…

Perinçek: “21. Asrın İttifaklarını İnşa Ediyoruz”

Doğu Perinçek (Vatan Partisi) ile Mülakat

Doğu Perinçek’in analizleri İtalya’nın en büyük internet gazetelerinden ‘AntiDiplomatico’da yer aldı

İtalya’nın en büyük internet gazetelerinden l’AntiDiplomatico’nun Editörü Fabrizio Verde’nin Doğu Perinçek ile yaptığı söyleşi, 28 Ocak 2021 günü “Stiamo costruendo l’alleanza del 21° secolo” (21. Yüzyılın İttifakını Kurmaktayız) başlığıyla yayımlandı. Söyleşinin Türkçe metnini ve gazetede yer alan görselleri aynen yayınlıyoruz.

ÖZGÜN BAKIŞ

Yükselen gerilim sahası olarak eski merkezi konumuna dönen ve NATO’nun parçalandığı Akdeniz. Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki çatışmalar sonrasında Kafkasya’daki durum. Biden’ın seçilmesiyle birlikte durdurulamayacak olan ABD’nin düşüşü. ABD ve Atlantik sisteminden giderek uzaklaşan ve kendisini Avrasya’da Çin ve Rusya ile konumlandıran Türkiye’nin yeni jeopolitik rotası. Hepsi, Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in özgün bakışından bizlere sunduğu konular. Bir mülakattan çok daha fazlası; gerçek bir jeopolitik ders.

MÜLAKAT

Beyaz Saray’da değişim: Cumhuriyetçi Donald Trump giderken Demokrat Joe Biden geliyor. Özellikle Avrasya senaryosu açısından jeopolitik etkisi ne olur?

ABD, bir yol ağzındadır. Dolar saltanatı yıkılmaktadır. Dünyada ABD’nin silahlı gücünü dengeleyen güçler oluşmuştur. Avrupa’da ABD’den bağımsızlık eğilimi gelişmektedir. ABD, Batı Asya’da yenilmiştir. Toplam olarak bakarsak, 1945 sonrasının, hatta 1980 sonrasının dünyasında değiliz. 1950’li yıllarda dünya ekonomisinin yüzde 50’sini üreten ABD’nin dünya üretimindeki payı yüzde 20’nin çok altına düşmüştür. Çin artık dünyanın birinci ekonomisidir. Standart Chartered’ın yaptığı projeksiyona göre, 2030 yılında Çin 64 trilyon dolar, Hindistan 46 trilyon dolar ve ABD ancak 31 trilyon dolar değerinde üretim yapacak. ABD, on yıl sonra Çin’in yarısı kadar üreten konuma düşüyor. Dünya ekonomisi içindeki yeri üçüncü sıraya iniyor. ABD’nin dünyanın efendisi olma iddiası çökmüştür.

Bu koşullarda ABD artık bir karar vermek durumundadır. Biden ile Trump, ABD hakim güçleri içinde iki farklı kanadı temsil ediyorlar. Trump, yenilgiyi kabul eden ve içe dönme eğilimindeki ABD’nin lideridir. Biden ise, hegemonyacılık iddiasını sürdürme inadındaki ABD’nin lideridir. Seçim sonuçlarına bakarsak, Biden Atlas ve Pasifik Okyanusu kıyılarındaki büyük finans merkezlerinin, silah tekelleriyle ortak büyük sanayicilerin damgasını vurduğu Okyanuslara açılan ABD’de ağır basmıştır. Trump ise, içerdeki Kara ABD’sinin lideridir. Biden, tırnaklarını ve dişini dünyaya gösteren terörist ABD’nin temsilcisidir. Trump ise, dünyadaki yeni dengeleri kabul eden ABD’yi temsil ediyor.

Biden’ın iktidara gelişi, Avrasya güçlerinin direncini ateşleyecektir. Avrasya’da birlik ve dayanışmayı kamçılayacaktır. ABD’nin çıkmazı daha çarpıcı olgularla ortaya çıkacaktır.

‘Mavi Vatan’ ve yeni bir jeopolitik yön. Daha Avrasyacı ve daha az Atlantikçi Türkiye’nin ortaya çıkmasına yol açan olaylar nelerdir?

Yeni bir dünya kuruluyor. Artık dünya 1945 sonrasının veya 1990 sonrasının dünyası değildir. Londra’daki ünlü Standard Chartered Bankası’nın projeksiyonuna göre, Avrasya ülkeleri ve Avrasya’nın kanatlarında yer alan Brezilya ve Mısır gibi Latin Amerika ve Afrika ülkeleri 2030 yılında dünya ekonomisinde 1, 2, 4, 5, 6, 7, 8. sıralara yerleşiyorlar. Atlantik dünyasının ekonomileri ise, ABD 3., Japonya 9. ve Almanya 10. sıradadır.

Japonya ve Almanya’nın ABD kontrolünden çıkmakta olduğu gerçeğini de bu tabloya eklediğimiz zaman, ABD’nin dünya hegemonyası iddiasının yerlebir olduğunu saptarız.

Atlantik uygarlığının sonuna geldik. Atlantik inişte, Avrasya yükselişte. Atlantik sisteminin insanlığa “ekonomik refah ve demokrasi” gibi vaatleri meğerse palavra imiş. Liberalizm, bir zamanlar kardeşi olan Hümanizme ihanet etti; Kabil’in Habil’i öldürmesi gibi kardeşini katletti.

Dünya, Avrasya Uygarlığı Çağına girmiştir. İnsanlığın umutları artık Asya’ya dönmüştür.

Avrasya Uygarlığı, daha insancıl, daha paylaşmacı, daha kamucu, daha plancı, daha disiplinli, daha özgürlükçü ve daha demokratik bir uygarlıktır.

ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi bağlamında Batı Asya’da “Kürdistan” adı altında ikinci bir İsrail kurma girişimi, Türkiye’nin özellikle Körfez Savaşlarından sonra cephesini ABD’ye dönmesine neden olmuştur. Türkiye, ABD’nin stratejik piyonu olan PKK Terör Örgütünü hendeklere gömdü ve bastırdı. Bunun üzerine Türkiye, ABD’nin 15-16 Temmuz gecesi NATO’nun yeraltı örgütü olan FETÖ Gladyosu aracılığıyla tezgâhladığı darbe girişimini Ordu-Millet dayanışmasıyla ezdi. Bu olay, küçük çapta bir Türkiye-ABD savaşı idi. Türkiye, Devletin içindeki Gladyo’yu silah zoruyla tasfiye ettikten sonra güney sınırları ötesinde ABD-İsrail Koridorunu silahlı güçleriyle yardı ve ABD’nin sözde “Kürdistan”ı Doğu Akdeniz’e açma planlarını bozdu. Öte yandan ABD, hem Irak ve Suriye’de yenildi, hem de en son Azerbaycan’ın vatan toprağını kurtarmasıyla Kafkaslar’da da yenildi. ABD, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimini de kaybetti.

Bu gelişmelerden sonra Türkiye ile ABD arasındaki çatışmaların odağı artık Doğu Akdeniz’e kaydı. Bugün Türkiye’nin Vatan Partisi tarafından programlaştırılan Mavi Vatan siyaseti adım adım yürürlüğe girmektedir. Karadeniz ve Kafkaslar’dan Akdeniz’e uzanan çatışma odaklarında Türk-Rus inisiyatifi gelişmektedir. Örneğin Libya’da Türkiye-Rusya işbirliği geçirmiştir. İtalya da bu işbirliğinin etkin bir ortağı olabilir.

Türkiye’nin Mavi Vatanına tehdit, ABD-İsrail-Fransa eksenlidir. Yunanistan ve Suudi Arabistan ve Körfez şeyhlikleri, ABD’nin aleti konumundalar. Ege ve Akdeniz’de hukuk ve hakkaniyet, Türkiye’nin yanındadır. Akdeniz’de en geniş kıyısı olan ülkeyi hiçbir güç, kendi kıyılarına hapsedemez. Kara ülkesi ile adaların deniz üzerindeki hakları eşit değildir.

Şunu da bütün dünya bilmelidir ki, Türkiye’nin tehdidi göğüsleyecek güçlü bir donanması ve silahlı gücü olduğu gibi, çok geniş bir ittifak birikimi de vardır.

Bu bağlamda Akdeniz ülkelerine ve halklarına çağrımız şudur: Akdeniz Akdenizlilerindir. Biz Akdenizliler deniz zenginliklerimizi ABD ile paylaşacağımıza, hakkaniyet ölçüleri içinde aramızda paylaşalım. ABD ve İsrail, Yunanistan’ın önüne bir kemik parçası atar. Türkiye ise Yunanistan ile deniz kaynaklarını komşuluk hukuku içinde paylaşır. Bütün Akdenizlilere çağrımız şudur: Okyanus ötesinden efendi kabul etmeyelim!

Türkiye’ye güneyden “Kürdistan” adında İkinci İsrail planıyla, Akdeniz’den ve Ege’den ve kuzeyde Karadeniz-Kafkaslar’dan yönelen tehditlerin hepsinin merkezinde ABD bulunmaktadır. İsrail de MOSSAD Başkanının ağzından Türkiye’yi baş tehlike ilan etmiştir.

Diğer yandan ABD’nin dayattığı “Dünya Ekonomisiyle Bütünleşme” adlı Neoliberal ekonomi programı, Türkiye ekonomisini 450 milyar dolar borca batırmıştır. Maliye Bakanı bu ekonominin artık “sürdürülemez” olduğunu belirtmiş ve Vatan Partisi’nin “İstihdam ve Üretim Odaklı Ekonomi Programı”nı çözüm olarak ilan etmiştir.

Hem güvenliğimize yönelik ABD kuşatması karşısında, hem de içine itildiğimiz borç batağından kurtulmak için, Türkiye Atlantik sisteminden ayrılmakta ve Avrasya’ya konumlanmaktadır. Türkiye, Avrasya’da konumlanarak ABD ve diğer Atlantik ülkeleriyle karşılıklı yarara dayanan, eşit ilişkiler kuracaktır.

İtalyan Limes dergisinde yayınlanan makalenizde şunları yazdınız: “Türkiye ve Rusya ilişkilerinde, 1945’te Ankara’nın Atlantik sistemine girmesiyle başlayan uzun ve sert kış sona erdi, bahar çiçekleri açtı”. Bu ilişkiler hangi noktada ve ne tür beklentiler söz konusu?

Türkiye, Atlantik sistemi içinde tıpkı diğer Atlantik ülkeleri gibi, ABD denetimine maruz kaldı. Tecrübeler göstermiştir ki, De Gaulle’ün ve Cossiga’nın da de bir zamanlar saptadıkları gibi, NATO, bir savunma örgütü değildir, ABD’nin NATO ülkelerini kontrol örgütüdür.

Türkiye, bağımsızlığını ve bütünlüğünü sağlamak için, aynı zamanda ekonomik gelişmesi için Avrasya iklimine katılmıştır. Buradan geri dönüş bulunmuyor.

Bugün Türkiye’nin dış ticaret hacmine baktığımız zaman, birinci ortağı Rusya, ikinci ortağı Çin’dir. Başka deyişle Türkiye ekonomisi daha Atlantik sistemi içindeyken Avrasya ile bütünleşmeye başlamış bulunuyor. Türkiye’nin Avrasya ortamında Rusya ile ve Çin ile ilişkileri eşitlik ve karşılıklı yarar temelindedir. Türkiye, Rusya’ya bağımlı olmaz. Çünkü iki ülke arasında ekonomik ve askerî güç açısından bir dengesizlik bulunmuyor. Yukardaki tabloda da görüldüğü gibi on yıl sonra Türkiye dünyanın 5. ekonomisi, Rusya 8. ekonomisi oluyor. Öte yanan Türkiye’nin askerî yetenekleri de bağımlılığa izin vermez. Bu açıdan Türkiye-Rusya ilişkileri sağlıklı koşullarda gelişecektir. Çin ile ilişkilerimiz de özellikle ekonomik alanda “paylaşarak gelişme” ilişkisine dayanacaktır. Türkiye, Çin ile işbirliği yoluyla bir üretim üssü haline gelir. Çin ise, Türkiye ile işbirliği sürecinde Akdeniz ve Karadeniz ülkesi olur ve dünya ile daha yakından ilişkiler kurar. ABD’nin Türkiye’de sözde “Kürdistan” ve Çin’de sözde “Doğu Türkistan” kışkırtmaları, iki ülkeyi yakınlaştırıyor. Türkiye’nin güvenliği Çin’den başlar. Çin’in güvenliği de Türkiye’den başlar. Türkiye-İran-Çin-Rusya dostluğu, 21. Yüzyılın ittifakıdır.

Haberler NATO’nun Türkiye’deki İncirlik üssünü boşaltmaya kararlı olduğunu giderek daha fazla vurguluyor. Türkiye, Rusya’nın ürettiği S-400 savunma sisteminin satın alınması ve bunun sonucunda F-35 programından dışlanması konusunda Atlantik ittifakı ve ABD ile uzun zamandır ihtilaf içinde. Türkiye’nin NATO’da kalması bugün her zamankinden daha kuşkulu. Ankara NATO’dan çıkabilir mi?

Türkiye, NATO’dan aforoz edilmiştir. NATO askerî tatbikatlarında Atatürk’ün ve Tayyip Erdoğan’ın fotoğrafları düşman tanımı içine konmaktadır. ABD ve Fransa, Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin Mavi Vatanına karşı tecavüzkâr eğilimler içindedir. ABD Derin Devletinin stratejik kuruluşu olan Rand Corporation, Ocak 2020 tarihinde yayınladığı 260 sayfalık Türkiye Raporu’nda “Tayyip Erdoğan yönetimini yıkmak için CHP+HDP/PKK+İyi Parti+Muhafazakârlardan oluşan muhalefeti örgütleme” planını ortaya koymuştur. Joe Biden, daha başkan olmadan önce Türkiye’yi hedef alan planlarını açıklamıştır.

ABD Dışişleri Bakanı Pompeo, 17 Kasım 2020 günü Fransa Cumhurbaşkanı Macron ile görüşmesinden sonra Figaro’ya yaptığı açıklamada, “Türkiye’nin Libya ile Doğu Akdeniz’deki işbirliğine ve Azerbaycanı desteklemesine” değinerek, şunları vurguladı: “Türkiye’nin son zamanlarda attığı adımların son derece saldırgan olduğu konusunda Macron ile mutabık kaldık. Türkiye’nin giderek artan askerî yetenekleri endişe kaynağıdır.”

ABD, Atlantik’teki sözde müttefiklerine Türkiye’ye karşı ortak mücadele çağrısında bulunmaktadır. Bütün bunlar, Türkiye’nin ABD stratejisinde düşman kapsamı içinde olduğunu ortaya koyuyor. Bu durumda Türkiye’nin NATO’daki konumunun nereye gittiği yönünde yeterli fikir sahibiyiz. Türkiye, NATO’nun üvey çocuğu idi ve şimdi evden atılması yönündeki eğilimler yükselmektedir. ABD’nin İncirlik üssünü Girit’e taşıması yönündeki haberler bu sürecin içindedir. O zaman Türkiye’nin sorunları azalır, ama Girit’e komşu olan ülkelerin sorunları büyür.

Amerika Birleşik Devletleri ve NATO, istikrarsızlaştırma sürecini tetiklemek istediklerinde harekete geçirdikleri hemen hemen tüm ülkelerde beşinci kola sahiptir. Türkiye’de de harekete geçmiş durumdalar mı?

Türkiye, CIA’nın çalışma alanları içinde öncelikli ülkedir. 15-16 Temmuz 2016 Gladyo Darbesi daha dünün olayıdır. Ancak bu darbe koşullarında Türk Ordusu ve Halkı, silahlı kuvvetler, polis ve yargı içindeki NATO yeraltı örgütlenmesini silahla ve kanlı bir şekilde bastırmış ve Türk Ordusundan 250’si general olmak üzere 25 bin subayı ve astsubayı, Polisten 33 bin ve Yargıdan 4 bin Gladyo bağlantılı unsuru tasfiye etmiş ve önemli bir kısmını hapislere atmıştır. İlk kez bir NATO ülkesi, kendi devlet örgütü içine yuvalandırılmış olan Gladyo’yu silahlı harekâtla temizlemiştir. Ayrıca ABD İstanbul Konsolosluğu’nda çalışan bazı görevliler hapis cezalarına çarptırıldı. Türkiye, devlet ve ordu içindeki Gladyo’yu askerî güç kullanarak temizledi. Darısı diğer NATO ülkelerinin başına!

2000 Yılı ocak ayında yayınlanan Rand Corporation Türkiye Raporundan sonra, ülkemizde “Yaratıcı yıkıcılık” çağrıları yapıldı. Bu çağrılar ve özellikle CHP merkezli bazı kışkırtıcı açıklamalar ABD’nin önümüzdeki dönemetki ajanlarını ve 5.kolunu kullanarak yürütmeyi planladığı bazı tertiplerin haberini vermiş bulunuyor.

Dağlık Karabağ’da Ermenistan teslim oldu. Rusya’nın kararlılığıyla Erivan ateşkesi imzaladı. Böylece Azerbaycan, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra kaybedilen toprakların çoğunu geri alacak. Asıl kaybedenler Kafkasya’da istikrarsızlaşmayı isteyen ABD mi? Türkiye’nin rolü neydi ve ne olacak?

Evet, asıl kaybeden ABD! Azerbaycan-Türkiye-Rusya işbirliği, bu süreçte çok akıllı yöntemlerle işletildi. Göreceksiniz Ermenistan’da ABD darbesiyle iktidarı ele geçiren Paşinyan yönetimi yakında devrilecektir. Gürcistan da bölgede oluşan iklime uymak durumundadır. Böylece Washington yönetiminin Kafkaslar’da ayağını basacağı yer kalmıyor.

Amerika Birleşik Devletleri kaçınılmaz bir düşüş içinde. Latin Amerika’dan Akdeniz’e, Kafkasya’ya kadar dünyanın her yerinden defedilmekte, nüfuz kaybetmekte. Biden yönetimi bu süreci yavaşlatacak mı yoksa hızlandıracak mı?

Biden, bizim Türk Millî Marşı’nın diliyle “Tek dişi kalmış canavar”dır.

Vatan Partisi İzmir İl Başkanı Dr. Rıfat Mutlu’nun “Tek dişi kalmış ABD” karikatürü

Tek dişi kalmış olan canavar, o tek dişiyle ne yapabilir? Biden’ın yetenekleri Dolar Saltanatının çöküşüyle ve ABD’nin karşısındaki devletlerin askerî güçleriyle sınırlıdır.

Biden, bu gerçeklere rağmen, şiddet kullanmaya, darbelere ve teröre başvurursa, karşısındaki güçlerin kararlılığını pekiştirir, kendisine direnen dünyanın birliğini sağlamlaştırır, Avrasya’nın yükselişini ateşler.

Biden’ın Türkiye’ye karşı düşmanca politikalara yönelmesi, Türkiye’nin Avrasya’ya yerleşmesi sürecini hızlandırır.

En az bunlar kadar önemli olan, önümüzdeki süreçte ABD’de yükselecek olan demokratik halk hareketidir. ABD ekonomisinin çıkmazında, ABD’nin yoksulları, Siyahiler, Asya kökeniler ve İspanyol kökenliler, gittikçe daha güçlü direnişlere yöneleceklerdir. ABD’nin Washington, Abraham Lincoln ve Rooswelt tarafından temsil edilen Demokrasi geleneği canlanacaktır. Yine ABD’nin kendi sınırlarına çekilmesine yönelik Monroe Doktrini benzeri eğilimler sahneye çıkacaktır.

Joe Biden, okyanusların ötesini hizaya sokayım derken, Okyanusların içindeki ABD’deki kalkışmalarla cephe cepheye gelecektir.

Bu yılın başlarında düzenlenen bir konferansta, Türkiye’nin Kemalist köklerine dönüş olan ‘Üretim Devrimi’ çağrısında bulundunuz. Daha az sıcak paracılık, üretime dönüş ve tam istihdam. Bu, küresel salgının neden olduğu krizle yüzleşmek için doğru reçete mi?

Küresel Salgın olmasaydı bile, Türkiye için Borçlanma Ekonomisinin sonuna gelinmişti. Bunu eski Maliye Bakanı da itiraf etti. Şimdi Türkiye, Vatan Partisi’nin “İstihdam ve Üretim Odaklı Ekonomi Programı”nı keşfetmektedir. Türkiye’nin önü aydınlıktır.

Garibaldi, İtalyan Demokratik Devrimi çalışmalarını bir süre İstanbul’da yürütmüştü. O’nun İtalyan İşçi Birliği (La Società Operaia Italiana di Mutuo Soccorso) toplantılarını yaptığı bina, Partimizin İstanbul İl Merkezine komşudur. Biz her sabah Garibaldi’nin o unutulmaz hatırasının önünden geçerken, O’nu selamlıyor ve İtalyan halkına duyduğumuz dostluğu tazelemiş oluyoruz. Spartaküs’lerin, Machiavelli’lerin, Puccini’lerin, Garibaldi’lerin, Gramsci’lerin torunlarına selam ve sevgiler.

Daha Fazla Göster
Başa dön tuşu
Yandex.Metrica