Bilim-Teknoloji

Türkçe dersinde Atatürkçülük yok

Türkçe dersinde Atatürkçülük yok Bugün açıklanan yeni müfredatla ilgili “Genel olarak bakıldığında; çağdaş-bilimsel eğitimden uzaklaşıldığı, Cumhuriyet’in değerlerini ve önemli pozitif bilim derslerinin geriletildiği görülüyor”; Türkçe dersinde Atatürkçülük yok değerlendirmesini yapan Eğitim-İş, yeni müfredatta 15 Temmuz’un müfredatta yer aldığını; buna karşın Türkçe dersinden “Atatürkçülük” kavramının çıkarıldığını söyledi. Türkçe dersinde Atatürkçülük yok Detaylar haberimizde…

Türkçe dersinde Atatürkçülük yok

Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın bugün açıkladığı müfredata eğitim sendikaları tepki gösterdi. Konuyla ilgili açıklama yapan Eğitim-İş, “Bakan Yılmaz’ın ‘Çağın gereklerine uygun hazırlandığını iddia ettiği müfredata genel olarak bakıldığında; çağdaş-bilimsel eğitimden uzaklaşıldığı, Cumhuriyet’in değerlerini ve önemli pozitif bilim derslerinin geriletildiği görülmektedir. Bakan Yılmaz’ın ’15 Temmuz, yeni müfredatımızda yer alıyor’ açıklaması ile Türkçe dersinden ‘Atatürkçülük’ kavramının çıkarılması bile, müfredatın siyasi niyetini ortaya seriyor. İktidarı boyunca müfredatı yapboza çeviren AKP, bu en köklü değişikliğinde de bilimsel değil siyasi hamlelerle bir değişikliğe gitmiş ve çocuklarımızın -dolayısıyla ülkemizin- geleceği ile oynamıştır” dedi.

“müfredat, usulen de doğru hazırlanmamıştır”

Türkçe dersinde Atatürkçülük yok Eğitim-İş açıklamasında şunları söyledi: “Bakan, müfredatın 100 bine yakın öğretmen ve velinin görüşleri alınarak hazırlandığını bir ‘katılımcı çalışma süreci’ gibi sunsa da bu 100 bin kişinin kim olduğu; neden bu alandaki eğitim-bilim uzmanlarının, üniversitelerin ve demokratik kitle örgütlerinin tümünün görüşlerinin dikkate alınmadığı, büyük bir soru işaretidir. Yeni müfredata ilişkin daha önce nokta atışı yapan sendikalar ve yayınevlerine bakıldığında da, bu çalışmanın nasıl bir çevreyle yapıldığı açıkça görülmektedir. Bu müfredat, usulen de doğru hazırlanmamıştır. Bu kadar köklü bir değişimin, katılımcı bir şekilde hazırlanması gerektiği gerçeği bir yana dursun; daha uzun vadeye yayılması gerektiği ve pilot uygulamalarla test edilmesi gerekmektedir. Yangından mal kaçırırcasına yeni müfredatı getiren Bakanlık, bu müfredatı hem kısa bir zamanda ve şeffaf olmayan bir süreçte hazırlamış; hem de pilot uygulamaya gitmemiştir. Bakan’ın son ana kadar üzerinde ince çalışmalar yapıldığını iddia ettiği müfredatın, içeriğinin sadece yandaş sendikalarca değil; yandaş yayınevleri tarafından bile biliniyor olması da trajikomiktir. Bir sürpriz gibi açıklanan müfredat, hali hazırda yandaş yayınevleri tarafından incelenmiş, bu alanda kitaplar basılmaya bile başlanmıştır.”

EĞİTİM SEN: oldubittiye getirildi

yeni müfredatla ilgili açıklama yapan Eğitim Sen; “Eğitim sistemi, tıpkı 4+4+4 düzenlemesinde olduğu gibi, müfredat gibi son derece önemli bir konu daha oldubittiye getirilmiştir. eni müfredatta yapılan ve bilimsel eğitim anlayışıyla açıkça çelişen çok sayıda değişikliğin Türkiye’yi çağdaş dünyadan koparacak özellikler taşıdığı açıktır” dedi.

Eğitim-Sen açıklamasına şöyle devam etti: “MEB tarafından açıklanan yeni müfredat program taslağı üzerinde bakanlığın iki yıldır süren çalışmalarının, iktidardan farklı düşünen akademisyenlerin; bilim insanlarının ve yandaş sendika dışındaki sendikaların görüşlerine neden başvurulmadığı anlaşılmıştır. Tüm ülkeyi ve gelecek nesilleri yakından ilgilendiren eğitim müfredatı gibi bir konuda, müfredatın siyasal ve ideolojik olarak iktidara yakın çevrelerin müdahalesiyle daha da geriye götürülmesi; bilime ve aydınlanma düşüncesine karşı adeta bayrak açılması söz konusudur. Ders kitaplarında bir süredir sürdürülen ‘sadeleştirme’ ve ‘basitleştirme’ uygulamalarının doğrudan bilim, felsefe, tarih ve sanat derslerini hedef alması, ünite ve kazanım sayılarının azaltılması; başta tarih dersleri olmak üzere, büyük ölçüde “dini” ve “milli” öğeler ve referanslarla donatılmış bir müfredat oluşturulmuştur.

“Evrim Teorisi sadece biyolojide değil…”

MEB başından sonuna kadar müfredat hazırlıkları konusunda yeterince şeffaf ve açık bir tutum almamış, eğitim müfredatının bilimle, bilimsel bilgi ile gerçeklerle en somut bağlarını koparmış; eğitim sisteminde her türlü bilim dışı akım ve düşüncenin gelişmesi için geniş bir alan açmıştır. Bilimin en temel gerçeklerinden birisi olan Evrim Teorisi’nin müfredattan çıkarılması başlı başına bir skandaldır. Evrim Teorisi sadece biyolojide değil, tüm doğa ve insan bilimlerinde, bilimi ve aklı yok sayan ‘yaradılışçı eğilimler’in akıl dışı safsatalarına karşı; bilimlerin kendilerini geliştirme ve ilerletmenin temel dayanak noktalarından birisi olan bir teoridir. Evrim Teorisi, iktidarın özellikle 4+4+4 sonrasında hayata geçirdiği ‘dindar ve kindar nesil yetiştirme’ projesine kurban edilmiştir. Türkiye bu hamlesiyle eğitimde bilimin evrensel değerlerine doğrudan cephe alarak, Suudi Arabistan ile aynı çizgiyi benimsediğini göstermektedir. Bu tehlikeli adımın arkasında, bütün okullarda okutulan eğitim müfredatını, imam hatip müfredatı ile bütünleştirme çabaları bulunmaktadır.

Müfredat değişiklikleri ile tarihin, darbeler ve cuntaların da tarih kitaplarında okutulacak olması, dönem başında tüm okullarda bir hafta boyunca şiddet görüntüleri eşliğinde gelişme çağındaki ilkokul öğrencilerine sakıncalı olmasına rağmen; zorla izlettirilen ve “15 Temmuz darbe girişimi”nin eğitim müfredatına girmesi, ulusal bayramlar arasında sayılması; hatta Felsefe dersi müfredatı içine yerleştirilerek anlatılmak istenmesinin eğitim bilimine ne kadar katkısı olacağı tartışmalıdır.

Özellikle Hayat Bilgisi ve Sosyal Bilgiler Derslerinde çok sayıda tartışmalı ve iktidarın siyasal-ideolojik söylemlerini çağrıştıran değişikliklerin yapılması; benzer bir şekilde geçtiğimiz yıl bütün okullarda kutlanması için resmi yazı yazılan “Irak Kut’ül Amare Zaferi” gibi bir olayın yer alması dikkat çekicidir.
Türkiye’deki bütün eğitim kurumları, iktidarın ırkçı, mezhepçi, ayrımcı ve otoriter uygulamaları nedeniyle gerçek işlevlerinden hızla uzaklaştırılmıştır.

İktidarın eğitim başta olmak üzere, toplumsal yaşamın bütün alanlarında uyguladığı baskı, şiddet ve dayatmacı uygulamalar; laik eğitime, eşit, özgür ve demokratik yaşama karşı açık bir meydan okumanın yaşandığını göstermektedir. Müfredat değişiklikleri, bir anlamıyla ‘laik eğitim ve laik yaşama’ karşı meydan okumanın somut bir yansımadır.

LAİKLİKLE SATANİZM aynı kefeye konuldu

Laik-bilimsel eğitim anlayışına açıkça meydan okuyan, din-toplum ilişkisini konu alan ve laikliği de içeren sekülerizmi ‘satanizm’ ile aynı kefeye koyarak; ‘sakıncalı düşünce’ ilan eden çağ dışı zihniyete karşı eğitim ve bilim emekçilerinin örgütlü gücü Eğitim Sen olarak bütün imkanlarımızla mücadele edeceğimiz bilinmelidir.”

Daha Fazla Göster
Başa dön tuşu
Yandex.Metrica