Mahzen

Doğu Akdeniz – Karadeniz Konferansı Tamamlandı

Ulusal Strateji Merkezi’nin (USMER) ev sahipliğinde düzenlenen Doğu Akdeniz – Karadeniz Konferansı tamamlandı.- akarhaber

USMER Başkanı Şule Perinçek, Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı, Dış İlişkiler Başkanı Zafer Sırakaya ve Vatan Partisi Genel Başkanı Dr. Doğu Perinçek’in açış konuşmalarıyla başlayan konferans, ilk gün üç oturum olarak yapıldı.

Vatan Partisi Genel Başkanı Dr. Doğu Perinçek, konuşmasında şu sözlere yer verdi: “Sayın Cumhurbaşkanımızın da ifade ettiği gibi dünya beşten büyüktür çünkü insanlık beşten büyüktür. Bu mottomuzu her ortamda ifade ediyoruz. Önümüzdeki süreçlerde de bundan asla taviz vermeden ifade etmeye devam edeceğiz. Türkiye Orta Doğu’ya baktığı zaman petrol varilleri görmüyor. Türkiye Afrika’ya baktığı zaman elmas yatakları da görmüyor. Çünkü bizim medeniyetimizin bize öğretisine göre karşınızdaki insana ya dinde kardeş olarak bakarsınız ya insanlıkta eşit olarak görürsünüz. Bizim medeniyetimizde insana verilen özellik ‘Hz. İnsan’dır.

Türk milletinin bir ferdi olmak sadece bir etnisiteye mensup olmak değil, aynı zamanda bir değerler mensupluğunun parçası olması anlamına gelir. Çünkü, Türk olmak aynı zamanda vicdan sahibi olmayı gerektirir. Bugün etrafımızda ateş sarmalını hep beraber gözlemliyoruz. Türkiye’miz hem bölgesel anlamda hem de küresel anlamda çalışmalarına barış odaklı devam edecek çünkü barış için ödeyeceğiniz bedel savaş için ödeyeceğiniz bedelden daha fazladır.
AK Parti’nin Sayın Genel Başkanı, konferansımıza yedi kıtadan devletlerinin bağımsızlık ve egemenlik kararlılığını, milletlerinin özgürlük ve üretme isteğini getiren değerli dostlar, sizleri Vatan Partisi adına yürekten dayanışma duyguları ve saygıyla selamlıyorum. Burada, Doğu Akdeniz ve Karadeniz’in ön cephesinde toplanmış bulunuyoruz. İnsanlığın ön cephesindeyiz. Doğu Akdeniz ve Karadeniz, bir süredir küresel çelişmelerin ve hesaplaşmaların odağıdır. ABD’nin yeni stratejisi, Doğu Akdeniz’e yoğunlaşıyor. İsrail saldırganlığı, hepimizin vatanı olan bu coğrafyayı tehdit ediyor. Mavi vatanlarımız, yine Karadeniz ve Akdeniz’dedir.
Avrupa’nın küreselcileri, yeni bir silahlanma hummasına (histerisine) girdiler, düşmanlarını Doğu’ya bakarak, başka deyişle bizlere bakarak belirliyorlar. Kafkaslar’dan Rusya’nın Ukrayna cephesine kadar, Karadeniz’den Doğu Akdeniz, Kıbrıs, Suriye ve Filistin üzerinden Hürmüz Boğazı’na ve Umman Denizi’ne kadar tek bir cephe oluşmuştur. Bu cephe hepimizin cephesidir. Tek tek birbirinden kopuk cepheler yok, ortak cephemiz var.”

Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı, Dış İlişkiler Başkanı Zafer Sırakaya, bölgenin bir keşmekeş altında olduğunu dile getirerek şu sözlere yer verdi: “Bugün Birleşmiş Milletlerin yapısına baktığınız zaman, özellikle Güvenlik Konseyine baktığınız zaman 5 tane daimi üyesinin sadece dünya nüfusunun dörtte birini temsil ettiğini görüyorsunuz. Bugün Birleşmiş Milletler daimi üyelerine baktığınız zaman Afrika kıtasının temsiliyetinin olmadığını görüyorsunuz. Bugün ‘Kültürel anlamdaki temsiliyette bir adalet var mı?’ diye baktığınız zaman, yaklaşık 1,5 milyarlık İslam aleminin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde hiçbir şekilde temsil edilmediğini görüyorsunuz.”

Sırakaya, Filistin konusunda bunları daha net görebilme imkanları olduğunu vurgulayarak, “Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun esasında Güvenlik Konseyine baktığınız zaman herhangi bir anlam ifade etmediğini görüyorsunuz. Sayın Cumhurbaşkanı’mızın da ifade ettiği gibi ‘Dünya 5’ten büyüktür çünkü insanlık 5’ten büyüktür.’ mottomuzu her ortamda ifade ediyoruz ve önümüzdeki süreç içerisinde de bundan asla taviz vermeden ifade etmeye devam edeceğiz” dedi.

Rusya Beşeri Bilimler Devlet Üniversitesi Yüksek Siyaset Okulu Müdürü Aleksandr Dugin konuşmasında şu sözlere yer verdi: “Öncelikle eski ve harika dostum Doğu Perinçek’in fikirlerine tabii ki katılıyorum. Kendisi özellikle Kırım’ın Rusya’nın bir parçası olduğunun kabul edilmesi gerektiğini ifade etti. KKTC’nin bağımsızlığın tanınması gerektiğini ifade etti. Bu gerçekten çok dostane ve değerli bir rejeste olarak karşımıza çıkıyor.

Bence karşımıza çıkan en büyük zorluk, bu bölgede yaşayan bütün halkların yaşadığı zorluk aslında Batı’nın hegemoyasından özgürleşme meselesi olarak ifade edebilir. Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği bu bölgede adeta buranın efendileriymiş gibi davranıyorlar. Buranın sanki mutlak efendileri onlar. Diğer ülkeler ve halklar ise onların kuklası, sanki onların gözünde. Diğer halklar adeta birer nesne, birer figüran, istedikleri gibi onları kendi iradeleri doğrultusunda manipüle edebileceklerini düşünüyorlar. Dolayısıyla ilk ifade edilmesi gereken fikir Batı Asya’yı, Batı Egemoisi’nden özgürleşme ihtiyacı olmalı. Bence temel amacımız, temel ilkemiz bu olmalı.

Eğer bunu gerçekleştirebilirsek, sadece pratikli değil, aynı zamanda teoride de bunu gerçekleştirebilirsek, bana kalırsa çok hızlı bir şekilde, çok farklı bir alan açacağız.

Türkiye tabii ki çok önemli. Ve belli açılardan Rusya’da çok önemli bir güç. Tabii ki bir nükleer güç ve Rusya’da aslında kendini bu bölgede evinde hissediyor diyebiliriz. Bu bölge bizim için Rusya için çok uzak bir alan değil. Rusya’nın burada koloni oluşturma gibi bir perspektif elbette yok. Bu bölge doğal anlamıyla Rusya için bir komşuluk bölgesi. Dolayısıyla bu bağlamda Doğu Akdeniz’de yeni bir ortaklık kurabileceğimizi tahayyül etmemiz lazım. Hangi ilkeler üzerinde ulusların egemenliği ve batının dışlanması üzerinden bence bunu oluşturabiliriz. Bu adeta vazgeçilmez bir koşul olarak bana görünüyor. Yani batının bu bölgeden ve söz konusu halkların kaderini belirlemeden tamamen dışlanması çıkartılması lazım. Bu bölgenin halkları kendi egemenliklerini, özgürlüklerini, geleneksel değerlerini, ulusal çıkarlarını savunabilmeli.”

Konferansın birinci günü ilk oturumda Doç. Dr. Erdem İlker Mutlu’nun oturum başkanlığında El Kudüs ve Filistin Parlamentolar Birliği Genel Sekreteri, Asya Ortadoğu Forumu Başkanı Dr. Mohammad Makram Balawi, Hizbullah Gençlik Örgütü Yöneticisi Dr. Ali Al-Hajj, Rusya Federasyonu İstanbul Başkonsolosu Andrey Burarov, Irak Gelecek Koalistonu Başkanı Dr. Cafer Hammaş ve İran İslam Cumhuriyeti İstanbul Konsolosu Aboulghasem Tahmasebi Shshrbabek konuşma yaptı.

2.Oturumda Ali Özgündüz’ün oturum başkanlığında Rusya Beşeri Bilimler Devlet Üniversitesi Yüksek Siyaset Okulu Müdürü Aleksandr Dugin, Amerikan Komünist Partisi Merkez Yürütme Kurulu Üyesi Jackson Hinkle, ÇHC Küresel Yönetim Enstitüsü Kurucu Başkanı Tian Shichen, Hacettepe Üniversitesi Uluslararası Hukuk Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Erdem İlker Mutlu ve Al Ahram Gazetesi E. Genel Yayın Yönetmeni Mohamed Sabreen konuşma yaptı.

3.Oturumda Ayhan Bilgen’in oturum başkanlığında İstinye Üniversitesi Öğretim Üyesi Emekli Tümgeneral Prof. Dr. Fahri Erenel, Türk Alman Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Tacattin Kutay, CESEM-Avrasya ve Akdeniz Araştırma Merkezi Uzmanı Alessandro Fanetti ve KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’in Gezici Büyükelçisi Hüseyin Macit Yusuf konuşma yaptı.

Konferansın ikinci günü Emekli Kurmay Albay Halil Özsaraç’ın oturum başkanlığındaki 4. oturumla başladı. Bu oturumda Pekin Üniversitesi Bölge Çalışmaları Enstitüsü Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Zan Tao, 24. Dönem CHP İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz, 24. Dönem MHP Milletvekili Prof. Dr. Özcan Yeniçeri konuşma yaptı.

5.Oturum, Prof. Dr. Özcan Yeniçeri’nin oturum başkanlığında başladı. Bu oturumda Rusya Füze ve Topçuluk Bilimleri Akademisi Başkanı Yardımcısı Amiral Konstantin Sivkov, 25, 26 ve 27. Dönem HDP Milletvekili ve Eski Kars Belediye Başkanı Ayhan Bilgen, Çin Halk Cumhuriyeti Ankara Elçisi Cong Song ve Venezuela Dışişleri Bakanlığı Yetkilisi konuşma yaptı. Dünya çapında var olan çatışmalar ve ekonomik gelişmelere vurgu yapan Cong Song, “Ciddi küresel zorluklar karşısında, küresel bir vizyona sahip olan ve tüm insanlığın refahını gözeten Başkan Xi Jinping, Küresel Kalkınma Girişimi, Küresel Güvenlik Girişimi ve Küresel Medeniyet Girişimi’ni önererek, ülkeleri dayanışma ruhuyla derinlemesine değişen uluslararası duruma uyum sağlamaya ve karmaşık ve iç içe geçmiş güvenlik sorunlarını kazan-kazan zihniyetiyle ele almaya çağırdı. Bu üç girişim, ülkelerin ortak zorlukları birlikte ele almaları için yön belirlemektedir.

Türkiye’nin Asya’daki ve dünyadaki en önemli ekonomik ortağı olan Çin, Kuşak ve Yol Girişimi ile Türkiye’nin Orta Koridor Girişimi arasındaki sinerjiyi derinleştirmeye ve ticaret, altyapı ve yenilenebilir enerji sektörlerinde işbirliğini genişletmeye hazırdır.
Değerli dostlar, Çin, tüm taraflarla birlikte Girişimleri hayata geçirmek, insanlık için ortak bir gelecek inşa etmek ve kalıcı barış ve evrensel güvenlik içeren bir geleceği başlatmak için çalışmaya hazırdır!” ifadelerine yer verdi.

Elçi Cong Song, “Çin Suudi Arabistan ve İran arasındaki çatışmaları uzlaştırmış, iyi komşuluk ilişkileri kurma konusunda örnek teşkil etmiştir. Ukrayna krizinde Çin sürekli sorumlu hareket etmiştir. Barış için dostlar grubunu kurmuştur. Barış için Çin’in pozisyon belgesini yayımlayarak bu konuda yapıcı bir adım atmıştır. Mevcut İsrail – Filistin çatışmasının ardından hem Çİn hem Türkiye iki devletli çözümü desteklemiş, düşmanlığı durdurmak için çaba sarf etmiştir. Asya ülkeleri arabuluculuğuna yönelik aktif çalışmalar yapılmaktadır” dedi.

Konferansın son oturumu, sonuç bildirisinin okunması ve oylanmasıyla son buldu.

Doğu Akdeniz Karadeniz Konferansı 2025 Sonuç Bildirgesi
                                                       İstanbul, 19 Temmuz 2025

Doğu Akdeniz Karadeniz Konferansı 2025, Ulusal Strateji Merkezi (USMER)’nin çağrısıyla 18-19 Temmuz 2025 günlerinde İstanbul’da toplandı. Konferansa 17 ülkeden çeşitli siyasal kurumların temsilcileri ve strateji uzmanları katıldı. İki gün süren tebliğlerden ve görüşmelerden sonra aşağıdaki Sonuç Bildirgesi’nin Dünya Kamuoyuna açıklanmasına karar verildi.
1.Günümüzde Karadeniz ve Doğu Akdeniz, küresel çelişmelerin odağı haline gelmiştir. İnsanlığın geleceğini belirleyen meydan okumalar ve hesaplaşmalar, vatanlarımızın bulunduğu bu bölgede yoğunlaşıyor.
2.Hazar Denizi, Kafkaslar ve Karadeniz’in kuzeyinden Ege Denizi ve Doğu Akdeniz’e, Mısır, Libya ve Kıbrıs’tan Filistin üzerinden Lübnan, Suriye, Türkiye, Irak, İran, Hürmüz Boğazı, Yemen ve Umman Denizi’ne kadar, Küreselci Batı’nın ABD ve İsrail merkezli tehdidine karşı tek bir cephe oluşmuştur. Bu cephe, bölge devletlerinin ve halklarının ortak cephesi olmanın ötesinde insanlık cephesidir. Devletlerimizin bağımsızlığı ve egemenliği, vatanlarımızın bütünlüğü, halklarımızın özgürlüğü ve refahı için, Atlantik emperyalizmine karşı bölgemizin tek tek her cephesinde birlikteyiz ve mücadele kararlılığımızı bütün insanlığa ilan ediyoruz. Atlantik emperyalistlerinin güvenliğin karşısına özgürlük safsatasını getirme girişimi, doğmadan ölmüştür. Batı Asya’daki etnik, dinsel, mezhepsel farkları bir bölünme nedeni değil, zenginlik kaynağı olarak görüyoruz.
3.Karadeniz’in kuzeyinde NATO’yu Doğuya doğru genişletme girişimi, Bütün Karadeniz ve Akdeniz ülkelerini ve halklarını hedef almaktadır. Avrupalı Küreselcilerin bu cephedeki uydurma düşmanlık histerilerini saptıyor ve Avrupa’nın bütün vatanseverlerini ve emekçilerini Berlin, Paris ve Londra’nın savaş baronlarına karşı mücadeleye çağırıyoruz. Bu cephede Rusya’nın ve herkesin direnişi hepimizin geleceği içindir. Doğuya doğru genişleyen NATO, ölümüne yürüyen NATO’dur.
4.ABD ve Avrupa küreselcilerinin Kafkaslar’da bölge ülkeleri arasına duvarlar çekme ve birbirine düşürme girişimlerine karşı birlik ve dayanışma çağrımızı önemle vurguluyoruz. Güney Kafkasya ülkeleri Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan’ın NATO’ya alınması bölgede düşmanlıkları kışkırtır ve bütün Karadeniz ile Doğu Akdeniz ülkeleri üzerindeki tehdidi ağırlaştırır. Türkiye, bu yöndeki bir girişime karşı veto hakkını kullanmalıdır.
5.ABD emperyalizmi ve İsrail Siyonizminin 1991 yılından bu yana “Kürdistan” adı altında İkinci İsrail devleti kurmak için, Irak’a ve Suriye’ye silahla saldıran, Türkiye ve İran’ı tehdit eden, bölücü ve yobaz terör örgütlerini üzerimize süren, milyonlarca kardeşimizin kanına giren saldırganlığını mahkûm ediyoruz. İran’ın son 12 gün savaşında İsrail ve ABD’yi pes ettirmesi, Doğu Akdeniz ve Karadeniz’in savunmasına önemli bir katkıdır. İran’ın nükleer enerji çalışmalarını bastırmaya ve İran’ı bölmeye yönelik girişimleri kınıyoruz. En son İsrail saldırılarına karşı Suriye’nin devlet ve toprak bütünlüğü için verdiği mücadele, hepimizin ortak mücadelesidir.
6.Bütün bölge devletlerini, Filistin devleti ve halkının Gazze ve Batı Şeria’da İsrail işgaline karşı kahramanlık destanı yazan mücadelesine lafla değil, silahlı kararlılıkla destek olmaya çağırıyoruz. Sözde İbrahim Antlaşmaları’nın Suriye’ye dayatılan edilmesini kınıyoruz ve Suriye ve diğer bölge ülkelerinin İsrail ve ABD vaatlerine kanmamaları yönünde çağrı yapıyoruz ve bağımsız bir Filistin’in oluşturulmasını destekliyoruz. Kalıcı barış için, başkenti Doğu Kudüs olan, bağımsız Filistin Devletinin kesin zaferi için birlikteyiz. Hepimiz Filistinliyiz.
7.Karadeniz, Ege kıyıları ve Kıbrıs’tan Doğu Anadolu’ya kadar Batı Asya’da barışı, istikrarı ve gelişmeyi tehdit eden ABD ve NATO üslerine el koymak, bölgemiz devletlerinin hem millî mecburiyetleridir hem de komşularına ve insanlığa karşı sorumluluklarıdır.
8.Doğu Akdeniz’de ABD ve İsrail’in bazı Doğu Akdeniz ülkeleriyle birlikte Noble Dina ve Nemesis adları altında donanma tatbikatları yapmalarını bütün bölge ülkelerinin “mavi vatanlarına” ve karasal vatanlarına karşı tehdit olarak saptıyoruz ve bu tehdide karşı ortak vatanlarımız olan Karadeniz ve Akdeniz’i ve kaynaklarımızı savunma kararlılığımızı ilan ediyoruz.
9.Batının küreselci saldırganlığına karşı direnme kalelerini güçlendirmek amacıyla Kırım’ın Rusya toprağı olarak kabulünü, Abhazya Cumhuriyeti’nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınmasını, başta bölgemiz devletleri olmak üzere bütün dünya devletlerine öneriyoruz.
10.Başta Çin ve Rusya’nın içinde bulunduğu Batılı olmayan ülkelerle bölge ülkelerine hassas güvenlik işbirliği yapılması yönünde çağrıda bulunuyoruz. Türkiye’nin ve Rusya’nın, Suriye Devleti ile işbirliği halinde oluşturacağı askeri varlık ABD ve NATO’ya karşı denge oluşturacak ve gerilimi azaltacaktır. Çin’le birlikte yakın askeri işbirliği Basra Körfezi’nden İstanbul Boğazı’na kadar ticari deniz yollarını Batı’nın baskısından bağımsız hale getirecektir.
11.Libya’ya ABD merkezli müdahaleye son verilmeli, Libya’nın meşru hükümeti desteklenmeli ve toprak bütünlüğü sağlanmalıdır. Libya’nın BM tarafından tanınan meşru hükümetinin kendi vatanını her yoldan birleştirme mücadelesi hem hakkıdır hem de Akdeniz’de barış için biricik çözümdür. Libya petrolü, Libya devleti ve milletinindir. Libya Hükümeti’ne ve bölgedeki diğer ülkelere, sığınmacılar ve göçmenleri sınır dışı etme yönündeki Batı planlarından kaçınması yönünde çağrıda bulunuyoruz. Eğer ki göçmenlerin geniş kitleler halinde Güney Akdeniz Devletleri’ne yönelik nüfus hareketleri gerçekleşirse ekonomik zorluklar, yüksek suç oranları, bölgesel topluluklara göçmenlerin yeniden eklemlenmesi ile ilgili yeni siyasal meydan okumalar ortaya çıkacaktır. Bölge ülkeleri göçmenlerin geri dönüşüyle istikrarsızlığın ortaya çıkması sonucunu doğuracak ABD ve Avrupa girişimlerine karşı bir blok halinde hareket etmelidir.
12.İran, Rusya, Suriye, Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC), Abhazya, Çin Halk Cumhuriyeti, Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti, Venezuela ve Küba’ya yönelik yalıtım, yaptırım ve resmi ve fiilî ambargoların kaldırılması için ortak mücadele yürütülmeli, ülkeler arasında serbest ticaret ve ekonomik işbirliği koşulları oluşturulmalıdır. Dolar Saltanatına son verilmesi ve dünya halklarının refahı için, Millî Paralarla Ticaret geliştirilmelidir. Çin Halk Cumhuriyeti’nin Kuşak Yol Girişimi’yle ticaret ve üretimin gelişmesine yönelik çabalarını paylaşıyoruz. Kuşak Yol Girişimi’nin Doğu Akdeniz ve Karadeniz havzasındaki ortaklarıyız.
13.Batının küreselci sistemi, artık insanı ve doğayı yıkıma uğratan bir karakter kazanmıştır. Batı sistemi, kadını erkek ve erkeği kadın yapmaya kalkışan, uyuşturucuyu ve intiharlarınormalleştiren, kadını ezen, aileyi zayıflatan, toplumu paramparça eden, insanî olan her şeyi yok eden bir çürüme dönemine girmiştir. Bu sistem çökmektedir. İnsanlık, artık özel çıkarcılıkla, bencillikle çözemeyeceği sorunlarla karşı karşıyadır. İşte bu koşullarda devletlerin bağımsızlığını öngören, hümanist, paylaşmacı, kamucu, Aydınlanmacı yepyeni bir uygarlığın kuruluşu, insanlığın ufkundadır.
14.ABD emperyalizminin dünyanın tek efendisi olma iddiası batağa saplanmıştır. Çok Kutuplu Dünya, bir umut değil, artık nesnel bir gerçektir. Çöken Batı sistemine karşı dünya ülkelerinin BRICS, Şanghay İşbirliği Örgütü, Afrika ve Latin Amerika Birliği, ASEAN, İslam Ülkeleri Birliği, Arap Birliği, Ekonomik İşbirliği Örgütü (ECO) ve Türk Devletleri Teşkilatı gibi bölgesel birliklerde kuvvetlerini birleştirmeleri ve Birleşmiş Milletler’in Batı diktasından kurtarılarak, bağımsızlık isteyen devletlerin ve özgürlük isteyen milletlerin taleplerine yanıt vermesi için her çabayı paylaşıyor ve selamlıyoruz.
15.Yepyeni bir dünya kuruluyor. Karadeniz ve Akdeniz dalgaları, insanlığın büyük geleceği için ayaklanmaktadır. Bu büyük gelecek için mücadele ve dayanışma hepimizin insanlık görevidir.
Bu amaçla Doğu Akdeniz Karadeniz Konferansı’nı iki yılda bir denizlerimizin limanlarında toplama kararımızı Dünya kamuoyuna bildiriyoruz.
Mavi vatanlarımız, bizim Batı Emperyalizmi ile aramızdaki sınırdır. Bu sınırın ortak nöbetçileriyiz.
Akdeniz ve Karadeniz, Akdeniz ve Karadenizlilerindir.
Okyanus ötesinden gelen müdahaleler Akdeniz ve Karadeniz sularında boğulacaktır.
Gelecek ellerimizdedir.
Daha Fazla Göster