Mustafa Göksel

Yeşilçam ve Türk sinemamızda İranlı aktör ve aktrisler furyası (2)

Yeşilçam ve Türk sinemamızda İranlı aktör ve aktrisler furyası (2) … Yeşilçam döneminde de ülkemizin birçok yapımcı ve yönetmeni 60’lı yıllardan seksenlerin ortalarına kadar birçok İranlı sanatçıyla birlikte çalıştı ve muhteşem filmlere imza attılar. yorum/haber

Yeşilçam ve Türk sinemamızda İranlı aktör ve aktrisler furyası (2)

Arkadaşlar sizlere bu yazı dizimin ilk bölümünde İranda Şah’ ın batılılaşma önlü batı ağırlıklı yönetimi, modern yaşantısı ailesi ve bu modern yönetimin hakim olduğu dönemde bu batılı ileri gelişmiş yönetim modelinin Kültüre ve Sinemaya yansımasını anlatarak Şah Muhammed Rıza Pehlevinin İran da Tiyatro ve Sinema’ ya verdiği önemi anlatmıştım. Peşine de Yeşilçam’ın İran’ın Filmfarsi sineması ile olan bütünlüğü ve bağlarını ve ülkemize verdiği katkıları da eklemiştim.

2. bölümde ise Yeşilçam ve Türk Sinemamıza katkı veren İranlı Aktör, Aktris ve Sanatçılarımızdan bahsedeceğim. BU dönemde İran’ın o dönem dünya ya marka olmuş birçok sanatçısı yetişti ve bu sanatçılar için Yeşilçam büyük bir pazardı ve bunu iyi değerlendirdiler. Yeşilçam döneminde de ülkemizin birçok yapımcı ve yönetmeni 60’lı yıllardan seksenlerin ortalarına kadar birçok İranlı sanatçıyla birlikte çalıştı ve muhteşem filmlere imza attılar. İsterseniz sinemamıza katkı veren bu İranlı sanatçıları inceleyelim.

Reza Beyk İmanverdi

Doğum adı Gholamreza İmanverdi olan ama sinemada Reza Beyke İmanverdi ismini kullanan oyuncumuz Türkiye’de ise Beyk İmanverdi ismini kullanıyordu. Bir Azeri Türkü olduğu söylenen 1936 yılı Tahran doğumlu sanatçımız 2003 senesinde akciğer kanserine yakalanarak yaşadığı Amerika’ da aramızdan ayrılmıştı.

Beyk İmanverdi sinemaya 1958 de 22 yaşında İran’da başladı. İran’da sinemanın oldukça önemli vazgeçilmez aktörlerinden biri idi. Kendisi için İran’ın Cüneyt Arkın’ı dersek yanlış olmaz sanırım. Aslında kendisi biraz da Charles Branson’u andırırdı.

Tip ve vücut olarak ta oldukça karizmatik olan sanatçımız dönemin en yakışıklı aktörlerinden oldu.

Beyk İmanverdi özellikle Babanın Evlatları, Kader Bağlayınca ve Fırtına filmleri ile akılda kalmıştır. Birçok filmde seslendirmesini de Rahmetli Saadettin Erbil yapmıştır. İyi de bir motosiklet sürücüsü olan Beyk imanverdi filmlerinde Cüneyt Arkın gibi hiç dublör kullanmayarak tamamen kendi performansını birebir yansıtmıştır.

İzleyicilerimiz genellikle onu Kader Bağlayınca bir yana Necla Nazır ve Sezer İnanoğlu ile birlikte çevirdikleri Küçük Ev filmi ile hatırlamaktadır.

Büyük usta aktör Beyk İmanverdi’nin sinemamıza katkı verdiği filmler

Kader Bağlayınca 1976
Babanın Evlatları 1977
Fırtına 1977
Silah Arkadaşları 1977
Şeref Sözü 1977
Küçük Ev 1978

İrec Kadiri (İraj Ghaderi)

İraç Khadiri 17 Nisan 1934’te Tahran doğumlu bir sanatçımızdır. Oyuncu ve Yönetmendir. Oyunculuğundan çok yönetmenliğiyle adını duyurmuştur. Dünya sinemasında da isim yapmış İraç kadiri 2012 yılında aramızdan ayrılmıştı. Ghaderi’nin kariyeri yönetmenlikte daha çok gelişse de Yeşilçam da sinemamıza iki film ile katkı vermiştir. İraj Ghaderi sinemamızda konuk oyuncu olarak 2 filmde yer aldı.

Oynadığı iki film arasında 9 yıllık bir ara olmuştur. Sinemamızda konuk olduğu ilk film 1968 yapımı Hırsız Kız filmidir. Bu filminde İreç Baran İsmi ile jeneriklerde karşımıza çıkmıştır. Konuk olduğu ikinci filimde Emel Sayın ve Sadri Alışığın başrolleri paylaştığı 1977 yapımı Acı Hatıralar filmidir. Bu iki filminde ortak özelliği Türk/İran ortak yapımı olmasıdır.

Cihangir Gaffari

1 Ocak 1942 İran/Tahran doğumlu sanatçı Cihangir Gaffari 60 ların sonlarında ülkemize geldi. Türk sinemamızda en fazla film çeviren İranlı oyuncudur. Kısa bir süre sinemamızda kalsa da birçok filimle katkı verdi. Birde üstüne üstelik 1977 sonunda Dört Ateşli yosma filmi ile konuk oyuncu olarak sinemamıza dönse de ülkemizde o tarihten sonra film yapmadı. O yıllar onun için çok verimli geçmiştir.

Aslında sinemamızın 70’li yıllardaki bir tür yerli western serüvencisi olarak nam saldı. 20’li yaşlarda Türk sinemasına gelen Cihangir Gaffari birbirinden eğlenceli ve bir o kadar enteresan filmlerde rol almak üzere ülkemize misafir olarak gelmiştir.

Gelişinden kısa bir süre sonra tahrana dönüyor, üstelik tamda zirveye çıkmaya başladığı en verimli döneminde. Fırtına gibi oluşunun püf noktasında biraz karizma, biraz macera, birazda keyif sürmece yatıyor aslında.

****

Cihangir Gaffarı, olsa olsa eğlendiği işi yapan ya da eşe dosta destek olmak amacıyla filmlerde oyuncu olarak yer almayı kabul eden hatta mesela hayatında hep bir şovalyeyi ya da süper kahramanı canlandırmak isteyip de bunu ancak trash filmlerde başarabilen bir B sınıfı film oyuncusuna benzetilebilir. Tabi bu tarz sıradan bir oyuncudan farklı olduğu yanlar vardır Gaffari’nin. Mesela doğru filmlerin kadrosunda yer almayı bilerek kendisini pazarlama zekasına sahiptir. Böylece de ileride A sınıfı denen filmlere geçiş yapabilir. Tıpkı Christopher Lee gibi. Fakat bunu yapmış mıdır, pek söylenemez.

60’ların sonundan 80’lerin sonuna kadar birbirinden fantastik, acayip, gayri ciddi filmlerde; birbirinden fantastik, acayip, gayri ciddi karakterleri canlandırmış ve Yeşilçam’da hepi topu birkaç filmde oynayıp apar topar ülkesine geri dönmüştür. Bu ne pervasızlıktır, bu ne vurdum duymazlıktır böyle!

Yine de hakkında bu kadar katı yargılarda bulunmamak gerekir. Neticede Cihangir Gaffari o dönemin göz bebeği filmlerinde başroller kapmış; aksiyonsa aksiyon, fanteziyse fantezi deme gücünü göstermiştir. O şehir senin bu şehir benim; o kostüm senin bu kostüm benim dolanıp, donanıp durmuştur. “Geçerken uğramış”, etrafı şöyle bir kolaçan etmiştir.

****

Cihangir Gaffari ülkemizde kaldığı zamanlarda karşımıza bazen Zagor, bazen Şovalye Leopold, bazen de Lord Justice Jeffries olarak çıkar. Zaten kendisi oldukça deneysel olan yerli westernlerde pis sakallı, kural tanımaz, başına buyruk kovboyu canlandırır. Her rol için bir karakter yaratmayı başarır. Mesela 70’lerin züppesini oynayacaksa kılık kıyafet, tavır endam olması gerektiği gibidir. Fakat o çoğunlukla janjanlı kötü adam olmayı tercih eder, tabi bu işi de layıkıyla yaparak. Her ne kadar seslendirme kurbanı olsa da “kötü adam kahkahası”, üstündeki asaletle birleşince, o kötü adam ucuz bir karakter görüntüsünden çıkar.

Yerli filmlerde oynaması için yurtdışından transfer edilen alelade yabancı bir oyuncu profilini aşar. Zaten uğrayış sebebi bellidir: Fantazma soslu eğlence. İranlı kimliğini saklamaz ama İranlı gibi de değildir. İstanbul onun tatlı mesut duraklarından biridir.

Ülkemizden ayrıldığı sıralarda evlenip Tahran’a birlikte döndüğü Gülsüm Kamu ise, 2005’te Radikal Çevrimiçi’nde yayınlanan röportajında Gaffari’nin bambaşka bir yönüne dikkat çeker. Kamu; “Büyük bir ailenin içine düştüm, yedi kardeş, kocaları, karıları, kayınvalide, herkes aynı evde. Feci bir kayınvalide çıktı karşıma, her şeye karışan, oğlunun kazancını elinden alıp harçlık veren… Cihangir iyi bir adamdı, Semra Hanım’ın oğlu Ata gibi bir şeydi.

****

Ayrı eve çıktık, ama oraya da yetişti annesi. Ben de ‘ailemi özledim’ diyerek bir valizle İstanbul’a geldim” diyerek Gaffari’nin deminden beri çizmeye çalıştığımız özgür ve kaygısız portresini baltalar. Fakat Gaffari’nin yaptıkları daha çok o serüvenciliğini pekiştirir niteliktedir. Mesela ülkemizden ayrıldıktan sonra Amerika’da John Foster ve John Ghaffari adlarıyla film çekmeye çalışır. Hatta 1988’de Jean Claude Van Damme filmi “Kan Sporu”nda ufak bir rol alır. O da yetmez etine buduna aldırmadan prodüktörlüğe soyunur. 1983’te “Hundra”, 1984’te “Yellow Hair and the Fortress of Gold”, 1990’da “La cruz de Iberia” prodüktörlüğünü yaptığı filmlerdir.

Bu durum akla Tarot’taki “The Fool” kartını getirir. “The Fool”, başı havada dolayısıyla aklı da havada, önündeki uçurumdan habersiz lay lay lom yürümektedir. Yanı başındaki beyaz köpeğin “dikkat et” manasındaki havlamalarına rağmen. Serüvenci tanımı gereği serüvenlere atılmaya meraklı kişiyi vurgular. Ama fakat, fazla kalmasa da o burada çok eğlenmiştir. Yerleşemediği Yeşilçam, Gaffari’nin zihninde yer etmiştir. Büyük usta Cihangir Gaffari 78 yaşında hayatını sürdürmektedir.

Cihangir Gaffari’nin Türk Sinemamıza katkı verdiği filmler

Tahran Macerası-1968, Malkoçoğlu-1969, Malkoçoğlu Cem Sultan-1969, Melikşah-1969, Bir Çuval Para-1970, Fadime Fadime-1970, Güzel Şoför-1970, Hedefte İki Kişi-1970, Kan ve Tabanca-1970, Selahattin Eyyubi-1970, Zagor-1970, Ölüm Fermanı-1970, İşportacı kız-1970, Şimşek Hafiye-1970, Adını Anmayacağım-1971, Afacan Küçük Serseri-1971, Asker Ahmet-1971, Batıdan Gelen Adam-1971, Caniler Uyumaz-1971, Gurur ve Kin-1971, Hak Yolu-1971, Hedefte İmzam Var-1971, Kanunsuz Sokak-1971, Kızgın Güneş-1971, Sevimli Haydut-1971, Suçsuz Firari-1971, Tehlikeyi Severim-1971, Zapata-1971, Üç Kızgın Cengaver-, İpi Boynunda Bil-1971, Kırbaçlı Yosma-1972, Ölüme Yaklaşma-1972, Şafakta Buluşanlar-1972, Şeytan Kan Kusturacak-1972, Dört Ateşli Yosma-1977

Sevgili Arkadaşlar değerli okurlar köşe yazımın bu ikinci bölümünde sizlere Türk sinemamıza katkı veren bu değerli İranlı aktör ve sanatçılarımızı anlatmakla birlikte üçüncü bölümde yazıma İranlı kalan diğer sanatçılarımız ile devam edeceğim. Hepinize bilinçli okumalar diliyorum.

Daha Fazla Göster
Başa dön tuşu
Yandex.Metrica