Raporlar

Dış Güçler Veya Üst Akıl…

Dış Güçler Veya Üst Akıl…

İlimizde yayın yapan Kırmızı Kocaeli olarak bilinen Kocaeli Gazetesi‘nin sahibi duayen gazeteci büyüğümüz M. Tanzer Ünal’ın derin bilgi ve verilere dayalı köşe yazısını gazetemizden de yayınlamanın onurunu yaşıyoruz – akarhaber

Ben Mehmet Şimşek’in Hazine ve Maliye Bakanlığı’na, Hafize Gaye Erkan’ın ise Merkez Bankası Başkanlığı’na getirilmesini “çok masumane” bulmuyorum.

Mehmet Şimşek ve Hafize Gaye Erkan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde “Hazine ve Maliye Bakanı” ve “Merkez Bankası Başkanı” olarak görevlendirildiler.

Her iki isim aynı zamanda Türkiye’nin sürekli borç aldığı devletlerin ve bankaların “finans danışmanı”.

Biliyorsunuz Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek İngiliz vatandaşı,
Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan ise ABD vatandaşı.

Özgeçmişlerine ve bugüne kadar üstlendikleri görevlere bakarsak, her ikisi de “dünya finans sektöründe” en üst seviyede isim yapmış kişiler.

Hafize Gaye Erkan aynı zamanda, dünyayı yönettiği bilinen ve kısa adı CFR olan ABD “Dış İlişkiler Konseyi” üyesi.

Ford Vakfı, Rockefeller Vakfı gibi pek çok vakıf tarafından fonlanan konseyin, 5 bin 143 üyesinden biri.

Dünyada “Siyonist lobisi” olarak tanınan CFR’nin temel felsefesi, dünyanın en zengin kişileri ve dev şirketleriyle siyasetçileri bir araya getirip “sermayenin gücü”nü devam ettirmek.

CFR’nin resmi yayın organı Foreign Affairs, haber ve makalelerinde daima “Türkiye karşıtlığı” ile tanınır.

Örneğin, her fırsatta Türkiye’nin içişlerine karışmayı kendisine görev edinir ve Montrö Antlaşması’nı yok sayar.

CFR, hani bizim “üst akıl” dediğimiz kurum…

Üst Akıl…

Eskiden “devlet aklı” vardı.
Osmanlı döneminde buna “Hikmet-i Hükümet” denirdi, dünyada küreselleşme artınca, aklın ve mantığın almadığı olaylar “Üst Akıl”la açıklanmaya başlandı…

“Devlet aklı” yerli ve milli bir akıldı.

“Üst Akıl” ise, uluslararası evrensel bir akıl.

Yani AkP seçmeninin deyimiyle;
“Dış Güçler…”

Dünyayı yöneten, dünyaya şekil veren bir akıl.

“Üst Aklın” dünya düzeni şöyle:
İster kabul edelim ister etmeyelim, ülkeler 2. Dünya Savaşı’ndan sonra “Kapital-Finans Sistemi” ile yönetilmeye başlandı.

Bu sistemde, “Yahudi aileler ve sermayesi” belirleyici durumdadır.

Kurdukları düşünce kuruluşları, dernek ve vakıflarla, “dünyayı yönetme ve şekillendirme” gücünü sürekli ellerinde tutarlar.

Bu sistemin en güçlü kuruluşu, kısa adı CFR olan “Dış İlişkiler Konseyi”dir.

CFR, bir “Gizli Dünya Devleti”dir.

ABD ve AB ülkeleri dahil “dünyayı yöneten devlet”!

21 Temmuz 1921’de New York’ta kuruldu.

Kuruluşuna Yahudi kökenli Walter Lippmann öncülük etti.

CFR; 2. Dünya Savaşı’nın çıkmasında, savaştan sonra ABD’nin “dünya lideri” olmasında, ülkelerin paylaşılmasında ve dünya ekonomik düzeninin “Kapital- Finans Sistemi”ne dönmesinde büyük rol oynadı ve oynamaya devam ediyor.

CFR’nin bugün finans, iletişim, akademi, istihbarat ve teknoloji alanlarında dünyada en etkin konumda bulunan 5.147 üyesi bulunuyor.

Onursal başkanı, Yahudi kökenli Rockefeller ailesinin bir ferdi olan David Rockefeller’dir.

Soros Vakfı kurucusu George Soros da CFR üyesi ünlülerin başında gelir.

İşte “üst akıl” dediğimiz, dünyadaki bu sistemdir.

CFR senaryoyu yazar, dünya oynar.

Dünyada yaşanan bütün olayların izini sürün, sonunda CFR’ye ulaşırsınız.

Her kim “Türkiye’de ‘üst akıl’ izine rastlayamazsınız” derse inanmayın.

Hoş zaten demiyorlar, Türkiye’nin bataklığa “üst aklın yönlendirmeleriyle” saplandığını iyi biliyorlar.

Kendileri de zamanında bu “üst akılla işbirliği yaparak” iktidar oldular, şimdi de başlarına gelen bütün belalardan bu “üst aklı” sorumlu tutuyorlar, ama iş işten geçti, ellerini verdiler kollarını hatta gövdelerini kurtaramıyorlar.

“Lanetli güç” diyorlar, ancak kendilerini aklayamıyorlar.

Olup biten bu!

Bugün Türkiye’yi yönetenleri var eden, “Üst Akıl”dır.

Bir örnek…
“28 Şubat Darbesi” olarak bilinen 28 Şubat 1997’de olup bitenleri şöyle bir analiz edin, bunun, Erdoğan ve takımının devletin dizginlerini ele geçirmesini sağlayacak bir “üst akıl planlaması” olduğunu görürsünüz.

26 yıl önce, silahlı ve silahsız bürokrasinin demokrasiye hoyratça müdahalesi sağlanmış, ekonomi çökertilmiş ve bir süre sonra da olaylara tepki gösteren seçmen kitlesi AKP denen siyasal gücü iktidara taşımıştı.

Amaçları Türkiye’de neoliberalizmi “vahşi kapitalizmi” başlatmaktı, bunu AKP’yi kurarak ve kullanarak başardılar.

Yine 15 Temmuz 2016 FETÖ darbe teşebbüsü…
Bu kimin işi?
Yine “Üst Aklın”…

Neden?
İktidarı devirmek için mi?

Hayır, iktidarı kuvvetlendirmek ve “bütün ipleri elinde tutmasını sağlamak” için.

Bakmayın siz, “Üst Akıl, bizi itibarsızlaştırmak ve iktidardan indirmek istiyor” sızlanmalarına.

Üst akıl, kurduğu ve kullandığı partiyi neden iktidardan indirmek istesin ki?

Biz “Üst Akıl” diyoruz da, bu “Üst Akıl” emperyalizm olarak bilinir, “küresel güç” olarak bilinir.

CFR, neyin peşinde?
CFR, yani Üst Akıl, “küresel bir düzen” peşinde.

“Küresel tek bir otorite” ve “küresel tek bir pazar” peşinde…

Yani ille de küreselleşme, küreselleşme…

Ancak ulus devletleri küreselleşmenin önünde engel olarak görüyorlar, bizim gibi ulus devletleri bölüp parçalamayı ve yüzyılın sonunda dünyada 2 bin devlete ulaşmayı planlıyorlar.

Özet olarak hedefleri bu.

Ülkemizde ve bölgemizde yaşanan olayları lütfen bu açıdan değerlendirin.

Üst Akıl, bizim coğrafyamızı istikrarsızlaştırmak istiyor ve bu nedenle etnik, dinsel ve mezhepsel fay hatlarında sürekli depremler yaratıyor.

İlk amacı, Kürdistan’ı kurmak.
İkinci amacı, Ermenistan’ı büyütmek.

Yani Türkiye’yi “Sevr Antlaşması şartlarına geri dönmeye” zorluyor.

Bütün bunlar da “Üst Aklın” marifeti olmasın…
Bunlar maalesef kurgu değil, ülkemizin ve dünyamızın gerçekleri.

Şimdi yakın tarihimizdeki bazı olaylara odaklanalım ve kendi kendimize şu soruları soralım:

Neden acaba MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, bir zamanlar çok eleştirdiği AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dizinin dibinden ayrılmıyor?
Neden ideolojisine ters olduğu halde AKP’yi kayıtsız şartsız destekliyor?

10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı Seçimi’nde, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve MHP Lideri Devlet Bahçeli, neden durup dururken Türk siyasetinde hiç tanınmayan ve kamuoyunda “kazanamaz” algısı bulunan Ekmeleddin İhsanoğlu’nu Erdoğan karsısında ortak aday gösterdiler?

Neden CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı Seçimi’nde, kazanamayacağını bile bile Muharrem İnce’yi cumhurbaşkanı adayı gösterdi?

Neden Muharrem İnce, seçim gecesi, daha seçim sonuçları açıklanmamışken “Adam kazandı” açıklaması yapıp ortadan kayboldu?

Neden Muharrem İnce, 14 Mayıs’ta yapılacak seçimlerde, kazanamayacağını bile bile yine bir kez daha aday?

Neden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, hapis cezası ile korkutularak cumhurbaşkanlığı adaylığından uzak tutuldu?

Neden Millet İttifakı’nda cumhurbaşkanlığı adaylığını belirlemede sorun çıktı, neden masa dağılma noktasına getirildi?

Ve Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan, son seçimde önce büyük ithamlarla ret ettiği Cumhur İttifakı’na katılma önerisini, neden son anda kabul etti?

Neden Türkiye AKP iktidarına saplandı kaldı?
İktidar değişikliği bütün çabalara rağmen neden gerçekleştirilemiyor?

Bütün bu soruların mutlaka cevabı olmalı.

Yaşanan olayları değerlendirirken lütfen bir de bu pencereden bakın.

Daha Fazla Göster
Başa dön tuşu
Yandex.Metrica