Raporlar

Emek Partisi 10’uncu yılında Göçün Dünü Bugünü ve Yarınını tartıştı

Emek Partisi 10’uncu yılında Göçün Dünü Bugünü ve Yarınını tartıştı … Göç alanında çalışan akademisyenler, hukukçular, gazeteciler, sendikacılar ve Suriyeli mülteciler konferansta göç meselesi ve çözüm önerilerini ele aldı. detaylar haberimizde…

Emek Partisi 10’uncu yılında Göçün Dünü Bugünü ve Yarınını tartıştı

Ercüment Akdeniz
Ercüment Akdeniz

Emek Partisi (EMEP), 20 Haziran Dünya Mülteciler Gününde Suriye savaşının 10. yılında göçün dünü, bugünü ve yarınını ‘Göç Konferansı’nda gündem etti. Göç alanında çalışan akademisyenler, hukukçular, gazeteciler, sendikacılar ve Suriyeli mülteciler konferansta göç meselesi ve çözüm önerilerini ele aldı. Zoom ortamında gerçekleşen konferans, EMEP’in ve Evrensel Gazetesi’nin sosyal medya hesapları üzerinden canlı yayınlarla binlerce izleyiciye ulaşarak tartışma ortamı sağlandı.

Konferansın açılış konuşmasını yapan EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, Birleşmiş Milletlerin son verilerine göre, dünya üzerinde yaşayan mülteci sayısının 80 milyonu aştığını ve kaydı tutulmayan mültecilerin sayısının bundan çok daha fazla olduğunu belirtti. Akdeniz, “’Göç Krizi’, ‘Mülteci Krizi’… Bütün bu kavramlar emperyalizmin uydurmasıdır çünkü emperyalizm sürekli olarak göç üreten sistemdir” dedi.

Haziran ayında yapılan G7 ve NATO zirvelerine değinen Akdeniz, “Adı çağ yangını göçlerle anılan Afganistan’ın jandarmalığı Türkiye’ye bırakılıyor. NATO kararları, 2030’a kadar sürecek ‘Soğuk Savaş’ bölgesel çatışma ve iç savaşların habercisi. Bu çılgın gidişatı durduramazsak eğer yersizler, yurtsuzlar, mülteci kalabalıklar katlanarak artacak. Küresel iklimin kapitalistler eliyle tahribatı ve kuraklıklar durumu daha da ağırlaştıracak görünüyor. Açık ki göçün kaynağı da politiktir, çözümü de politiktir.” diye konuştu.

Kapitalist ülkelerin geçici sözleşmelerle ucuz ve güvencesiz çalışacak göçmen istediklerini vurgulayan Akdeniz şöyle devam etti:

“Bu yeni bir eşiktir ve BM, 1951 Cenevre Mülteciler Sözleşmesi’nin tümden rafa kaldırılmasıdır. AB Göç ve İltica Paktı göçmen adacıklar oluşturarak göçmen emeğini sınır dışında eğitmek, depolamak istiyor. Türkiye burjuvazisi ise bu plana çoktan fit oldu bile! Çalışma hayatında Türkiye Avrupa Birliği’nin Çin’i, Bangladeş’i olma yolunda hızla ilerliyor. Ekonomik kriz ve pandemi bu süreci hızlandırdı. Mülteci emeğinin sömürüsü patronların ‘can simidi’ oldu. Türkiye Tekstil ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği ne demişti, hatırlayalım: ‘Hükümete 500 bin Bangladeşli işçi siparişi verdik ama Suriye göçü başlayınca bundan vazgeçtik. Marmara Bölgesini krizden Suriyeli işçiler kurtardı.’ Bu bir itiraftır. Ve ikinci örnek: Türkiye Damızlık Keçi ve Koyun Yetiştiricileri Birliği hükümetten 100 bin Afgan çoban sipariş etti. Elbette bunların hepsi ucuz ve güvencesiz işçiler olacak.”

“EMEK ÖRGÜTLERİ, SENDİKALAR MUTLAKA KARŞI STRATEJİLER GELİŞTİRMELİ”

Sermaye sınıfının göçmen emeği sömürüsü ile birlikte mülteci işçileri yerli işçilerle rekabete zorlayarak işçi sınıfının kazanımlarının dibe doğru çektiğini belirten Akdeniz, “Bu stratejiye karşı emek örgütleri, sendikalar mutlaka karşı stratejiler geliştirmeli Sendikalar derin uykusundan artık uyanmalıdır” dedi. 2 milyon mülteci işçiye karşılık kaydı bulunan Suriyeli işçi sayısının 35 bin civarında olduğunu ifade eden Akdeniz, “Çalışma hakkı patronların iznine ve referansına tabi (!). Bu uygulama prangalı köleliği akla getiriyor. Tarım işçileri ise daha feci durumda. Çünkü iş kanununda onların, ‘muafiyet belgesi’ karşılığında sigortasız çalıştırılması yasal hale getirildi. Akıl almaz bir durum ama gerçek! İş cinayetleri içinde mülteci işçi ölümleri hızla yukarı çıkıyor. Çünkü mülteci ve göçmen işçilerin ölüsü, dirisi kadar kazançlı! Hayatını kaybeden işçilerin kaydı olmadığı için kolayca iş cinayetinin üzeri örtbas ediliyor. Patronlar böylece tazminat ve cezadan da yırtmış oluyorlar. Devlet ise denetleyici rolünü oynamıyor.” diye konuştu.

“DÜNYANIN BÜTÜN İŞÇİLERİ, EZİLEN HALKLAR VE MÜLTECİLER BİRLEŞİN” DİYORUZ

“Göçün kaynağı sınıfsal olduğu kadar çözümü de sınıfsaldır” diye sözlerini sürdüren Akdeniz, “Göçmen ve mülteci işçiler uluslararası işçi sınıfının bir parçasıdır. Dolayısıyla onlar Türkiye işçi sınıfının da bir parçasıdır. Kapitalist sömürüye, sınıfı bölen her türden ayrımcı, ırkçı, şoven yaklaşımlara karşı yerli ve mülteci işçilerin ortak hak mücadelesinde birleşmesi gerekiyor. Bunun için sendikalar, emek ve demokrasiyi savunan siyasi partiler kapılarını mültecilere açmalıdır. Emek Partisi olarak yaptığımız budur, çağrımız da budur” dedi.

“Göçmen ve mülteci emekçiler acınacak etkisiz nesneler değil, uluslararası mücadelenin bir parçası olarak dünyayı değiştirecek üretici öznelerdir” diyen Akdeniz, “2017 ve 2019 saya işçilerinin direnişi bunun en tipik örneğidir. ‘Ümmet kardeşliği’ aldatmacası hızla çözülürken fabrikalarda sınıf kardeşliğinin nüveleri doğmaktadır. Bu nedenle Türkiye’yi sadece 83 milyon vatandaş olarak değil 90 milyon insanın yaşadığı bir ülke olarak görmek ve buna göre emek politikaları geliştirmek gerekir. Mültecileri emek hareketinin bir parçası sayıyoruz. Dünyayı, göçmenlerin ‘Sekizinci Kıta’sıyla birlikte değiştireceğimize inanıyoruz. Bunun içindir ki, ‘Dünyanın Bütün İşçileri, Ezilen Halklar ve Mülteciler Birleşin!’ diyoruz” diye seslendi.

3 AYRI OTURUM

Açılış konuşmasının ardından gerçekleştirilen “10 Yıldır Süregelen Durum: Savaş, Sınır, Hukuk” başlıklı oturumunda söz alan konuşmacılar; Gazeteci Hediye Levent, Van Barosu Göç ve İltica Komisyonundan Av. Mahmut Kaçan, Emek Partisi MYK Üyesi İskender Bayhan ve Dr. Sibel Karadağ oldu.

Prof. Dr. Nilgün Ongan’ın moderatörlüğünde gerçekleştirilen ikinci oturumda ise konuşmacılar; Prof. Dr. Kuvvet Lordoğlu, Prof. Dr. Saniye Dedeoğlu, DİSK Yönetim Kurulu Üyesi, Mülteci İşçiler Daire Başkanı Seyit Aslan, Adana’dan Suriyeli Saya işçisi ve Avukat Tugay Bek oldu.

Göç Konferansının üçüncü ve son oturumu “Bir Arada Yaşam Neden Sağlanmalı, Nasıl Sağlanacak” başlığı oldu. Gülçin Karabağ’ın moderatörlüğünde oturumda söz alan konuşmacılar ise; Prof. Dr. Murat Erdoğan, Prof. Dr. Nur Banu Kavaklı, Prof. Dr. Ayhan Kaya, Kadın Mülteci İşçi, İzmir Suriyeli Mültecilerle Dayanışma Derneği Başkanı Muhammet Salih Ali oldu.

1. oturum:
Daha Fazla Göster
Başa dön tuşu
Yandex.Metrica